Arap kökenli Amerikan vatandaşı Halife Belkasım Hafter’in Libya macerası yeni yılın ilk günlerinde bitiyor. Onunla birlikte Vehhabizm’in Afrika’daki en büyük alan mücadelesi sona eriyor. Çünkü Türkiye, yeni yılın ilk haftası içinde Libya’ya kara, deniz ve hava kuvvetleri unsurlarını içeren bir birlik gönderiyor.
Bu Türkiye’nin Afrika kıtasında silahlı üçüncü varlığı olacak. Gitmekte olan yılı büyük bir terör saldırısı ile kapatan Somali’de ve Sudan’daki askeri varlıklarını hatırlamamız gerekir.
Bu iki ülke, Suudi Arabistan’ın Afrika’ya Vehhabilik ihracatına kanlı şekilde devam ettiği ülkelerdi. Türkiye’nin bu ülkelerdeki askeri varlığı silahlı saldırıları durdurmuştu. Ancak Somali’deki korkunç saldırı, Suudi ve Birleşik Aram Emirlikleri’nin iç savaşı terör saldırılarıyla sürdürmeye karar verdiklerini gösteriyor.
Vehhabîlik aslı Selefilik’e dayanan 18. yüzyılda Muhammed bin Abdülvehhâb tarafından kurulmuş olan dinî-siyasi bir harekettir. Osmanlı Devleti’nin Vehhabî İsyanını, Kavalalı İbrahim Paşa eliyle 1818’de bastırması ve Vehhâbî emiri İbn-i Suûd ile dört oğlunu ve birçok isyancıyı İstanbul’a getirtip astırması, bir taraftan isyanın bastırılmasını sağladı ise de diğer yandan Suûd aşireti ile Osmanlı arasında bir husumet başlattı. İngilizlerin bazı Arap ülkelerinin başına Suûd aşiretinden seçmeler yapması da bu husumeti sürdürmek arzusu şeklinde yorumlanmıştır.
ABD’nin İngiltere’den devraldığı bölgenin vasiliği rolüne yeni bir canlılık kazandıran, (Afganistan, Irak ve nihayet Suriye siyasetlerini biçimlendiren) NeoCon hareketi, El Kaide ve Taliban ile başlayan radikal siyasal hareketlerin terör eylemlerine İslam dünyası içinden alternatif geliştirme çabasına girişti; Arap ülkelerinde Vehhabîliğe (başka yerlerde benzeri girişimlere, örneğin Türkiye’de FETÖ’ye, Pakistan’da Deobandilere) yatırım yapmaya başladı. Bir taraftan da İran’ın bölgedeki Şii Hilali girişimine başlaması, bölgesel çatışmalara ve iç savaşlara yol açtı. Yemen, Lübnan, son zamanlarda Irak’taki sokak gösterileri, ABD’nin ateşi ateşle bastırma ve bu işte Suudi ve BAE ile onların vekillerini kullanma çabasıdır.
Libya, bu karışık denklemde, ABD’nin bir yandan dünyaya yeniden şekil verme, diğer yandan, askerlerini ve diplomatlarını zarar görmekten uzak tutma eğilimleri arasındaki ikircikliğinin tipik örneğidir. Hiçbir hukuki yetkisi olmayan bir savaşla Libya’nın (ne kadar bozuk olsa da) meşru yönetimini yok eden ve liderini öldüren ABD, 2012’de Bingazi Konsolosluğuna yapılan terörist baskınından sonra bu ülkeyi Suudi ve BAE vekâletine bırakmıştı.
Bu tarihten sonra birkaç kez devreye girer gibi oldu ise de yarattığı ateşe elini sokmayan ABD’nin yerini son zamanlarda bir paramiliter şirket olan Wagner Grubu eliyle Rusya doldurmaya ve isyancı Hafter’e Vehhabî askeri göndermeye başlamış görünüyor.
Türkiye’nin deniz iş birliği anlaşması imzaladığı Trablusgarp hükumetine askeri desteği, Rusya’yı tereddütte sevk edecek ve Vehhabilerin cesaretini bırakacaktır.