Amerika’nın içerde ne zaman başı sıkışsa, dışarıda devasa büyüklükte planları devreye sokar. 1982’den bu yana en yüksek fiyat enflasyonu ile karşı karşıya kalmak, siyasal tepkiden korkarak kapanmaya gitmeyip günde 1500 kişinin ölümünü seyretmek, seçim vaadi haline getirdiğin “yeniden kalkınma” projesinin göz göre göre elinden uçup gitmesini çaresizce takip etmek, sanırım “içerde başı sıkışma” tanımına girer. Elde hazır Bush’tan miras kalmış Şahinler ve Neocon’ların dünyaya yeniden ayar çekme projeleri varken, dikkatleri usulca dışarı çevirmek ve böylece önümüzdeki 1000 günü yeniden seçilme umuduyla geçirmek mümkün. Joe Biden’dan söz ediyoruz; gelecek yıl 50 yılı dolacak siyasal yaşamı, iç değil dış politika ile geçmiş bir kişi...
Hal böyle iken, İsrail’in, gizli saldırılarıyla Suriye’de kuş uçurtmadığı bilinirken, “İsrail’i haritadan sileceğiz” saçmalığı sadece İsrail’in değil ama dünyadaki tüm Musevilerin ortak belleğinde alev alev yanan bir gerçekken, İran’ın yaptığı nedir? Cenevre görüşmelerinde İran’ı oyuna getirmeye çalışan ABD ve AB’nin haksız tavrına bu sütunlarda itiraz edeli bir ay olmadı. Ama sanki milyonlarca masum İranlıyı bu haksızlıktan kurtarmak kendi görevleri değilmiş gibi, mollalar, tüm dünyanın, en önemlisi İsrail’in radarları altında, akıllarınca Lübnan’ı istikrarsızlaştırmak ve orada bir ikinci İran oluşturmak için ahmakça siyasetlerine devam ediyor.
Şam yakınlarında bir askeri üsse Tahran’dan gelen silah yüklü bir uçak iniyor; uçaktan indirilen silahlar kamyonlara yükleniyor ve Lazkiye’ye doğru yola çıkıyor. İsrail konvoyu izliyor; araçların yükü karadaki istihbarat elemanları tarafından teyit ediliyor ve… Ve’si yok. Hepsi imha ediliyor. Şoförleri, yükleme-boşaltma ekibi, silahlar hepsi, buuum...
Kimin parası demeyeceğim. Yarıyıl tatili ile ülkesine dönecek İranlı öğrencilerin Türkiye’de topladıkları yardımlarla aldıkları kanser ilaçlarını ülkelerine götürmeye hazırlandıklarından da söz etmeyeceğim. Mollaların bir Şia Hilali oluşturarak, İsrail’i sağdan-soldan ve yukarıdan kuşatma siyasetinin abesle iştigal olduğunu anlamamakta direnmelerinin sadece İran’ı ve Suriye’yi değil, ama Irak’ı ve Türkiye’yi de ateşe atmakta olduğunu anlamamaları tahammül edilebilir bir durum değil. İran halkının bu kadere karşı çıkmak için yaptığı her girişim, CIA’nin bir oyunu olarak algılanıyor.
Öyledir; CIA yıllardan beri bu molla rejimini yıkmak için her türlü fesada başvuruyor. Ama görünen o ki, bu duruma artık bir son vermesi gereken, Suriye’nin tek müttefiki olan Rusya’dır. Baas rejimi ile ideolojik bağı nedir Putin ve ekibinin, bilinmez. Kâğıt üzerinde böyle bir bağ olmadığı, olmaması gerektiği biliniyor. O halde Rusya’nın, böyle her hafta bir yeri bombalanan, bir milyonu kendi cumhurbaşkanı tarafından bombalanarak öldürülmüş, 10 milyonu ülkesini terk etmek zorunda kalmış ülkede rejimi desteklemekten kazancı nedir? Rusya bu vurdumduymazlığı ile sadece Suriye’yi değil İran’ı da eliyle ABD’ye teslim ediyor.