Rahmetli hocamız Fahir Armaoğlu’nun Siyasal Tarih dersleri bir tür “savaş ve diplomasi” dersi idi. Kim, kiminle anlaştı ve bunun sonucu olarak kim, kiminle düşman haline geldi? Hangi ülke, nasıl silahlandı ve bunun sonucu hangi ülke, hangi toprakları kime bıraktı? 19’uncu ve 20’nci yüzyılın kan ve gözyaşı tarihini bu iki pencereden görürdük.
O tarihler soğuk savaş yıllarıydı; ortada korkunç bir “korku perdesi” vardı. Nükleer kıyamet ülkeleri, ulusları yok edecekti, hazırlıklı olmak zorunda idik. Sonra bu soğuk savaşın sıcak tehdidi bitti, uluslararası arenada koyun-kurt ile gezmeye başladı.
İşlerin öyle olmadığını, yeni Milenyum’un bir barış dönemi değil, soğuk savaşın vekâlet savaşlarına evirildiği, klasik tehditlerin devam ettiği, insanlığın inanılmaz korkunç bir “sanrı” (gerçekte var olmayan şeyleri görmek, işitmek gibi dayanaksız algılama) halinde olduğumuzu idrak ettik.
Birçok bilim insanı bu dönemin ilişkilerinin de Fahir Hoca’nın “askeriye artı diplomasi” perspektifinden anlaşılamayacağını, bize içinde bulunduğumuz durumu anlatan “yeni bir söz” ve işlerin yeni oluş tarzını anlamamıza yarayacak “yeni bir bakış açısı” gerektiğini yazdılar. Bu bakış açılarından en yaygın olanlarından biri “Savunma Diplomasisi” adıyla biliniyor. Her yeni paradigma gibi, savunma diplomasisi de değişik yayınlarda, değişik tanımlara sahip.
Kabaca ifade edersek, bu başlık altında yapılan araştırmalar, güvenliğin sadece geleneksel yapılarla, örneğin sınırlarınıza yığdığınız askeri birliklerinizin personel sayısı veya silah envanterinizdeki donanımın miktarıyla değil, bazen askerlikle hiç ilgisi olmayan bakanlıkların, kurumların hatta sivil toplum örgütlerinin çabalarıyla ölçülebildiğini gösteriyor. Bu çabaların birçok işlevi var ki ilk bakışta öyle görünmese bile savunma diplomasisi çabası sayılıyor.
Örneğin, ülkeler arasında düşmanlıkları azaltan ve güveni artıran ama illa dışişleri bakanlıklarının faaliyeti sonucu gerçekleşmeyen gelişmeler, askeri personelden barışçı amaçlarla yararlanmak ve başka ülkelere güvenlik konularında yardımcı olmak gibi faaliyetler savunma diplomasisinin önemli yapıtaşları. Savunma alanında anlaşma ve sözleşmelerin hazırlanması, müzakere edilmesi ve imzalanması, askeri malzeme üretimi ve ihracatı, başka ülkelerle savaş oyunları ve tatbikatlar düzenlenmesi, dost ülkelere uçak ve gemilerin ziyaretleri, askeri yapıların demokratik halk yönetimlerinin denetiminde olması fikrinin güçlendirilmesi çabaları… Siyasal iktidarların askeri yatırımlarının ve savunma endüstrisi yatırımlarının savunma kurum ve kuruluşlarında görevli askeri personel tarafından desteklenmesi…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “2023 yılı müjdeler yılı olacak” genel başlığıyla hafta başında Milli Savunma Bakanlığı Arifiye Yerleşkesi’nde yeni nesil Fırtına obüsleri teslim töreninde sıraladığı listenin yarattığı sevinç, asker-sivil ayrımı olmadan bütün davetliler tarafından coşkuyla karşılanması ülkemizde de savunma diplomasisinin bir tezahürüdür.
Savunma diplomasisi denen şeyin, muhalefetiyle, iktidar yanlılarıyla bütün siyasal yapının ortak ürünü olduğunu daima hatırda tutmamız gerekiyor.