Sanırım 2000’den sonra doğanlar pek hatırlamaz ama yeni bin yıla insanlık, Sırpların Kosova’da Müslüman Arnavutlara karşı insanlık dışı savaşıyla girdi. Sırbistan’ın kanlı diktatörü Slobodan Miloseviç’in emriyle, bu savaşta 30 bine yakın Kosovalı katledildi, 2 milyon kişi evini ya da yurdunu terk edip, Bosna ve Arnavutluk’a sığındı. “Sırp kasabı” diye adlandırılan Miloseviç, yargılandığı Lahey Savaş Suçları mahkemesinde mahkûm edileceği gün, hücresinde ölü bulundu.
Eski federal Yugoslavya’da Kosova, Sırbistan içinde özerk vilayetti Yugoslavya parçalanırken. Kosovalılar da, diğer bütün etnik gruplar gibi, bağımsızlıklarını istedi. O sırada ABD’nin başında uluslararası ilişkilerden çok, kendi zevk dünyasındaki ilişkilerine yoğunlaşan bir başkan, Bill Clinton vardı ve bu yüzden Yugoslavya’nın parçalanmasının getirdiği felaketlerle AB liderleri, özellikle de İngiltere Başbakanı Tony Blair ile Dışişleri Bakanı Robin Cook ilgileniyordu.
“İlgileniyordu” kelimesi esasen durumu anlatmıyor çünkü Avrupalılar, o ana kadar 100 bin Müslüman Boşnak’ın öldürüldüğü savaşın bir an önce bitirilmesi değil, Cook’un bizzat söylediği gibi “Avrupa’nın göbeğinde bir Müslüman ülkesi kurulmasını önleme” çabasındaydı. Bu çaba, daha uzun yıllar sürerdi ancak o tarihte televizyonlardaki yaygın bir söylentiyle, ABD Dışişleri’nin Kosovalı Arnavutları Müslüman değil Katolik sanması üzerine NATO Sırbistan’ı bombaladı; Kosova’da 50 bin kişilik bir barış gücü kuruldu. AB yine de istediğine kavuştu; Bosna, Müslüman Boşnakların ülkesi değil, Sırp ve Hırvatlarla dönüşümlü yönetime, garip seçim sistemine sahip bir ülke oldu.
Kosova’nın 2006 yılında ilan ettiği bağımsızlık ise AB’nin 27 üyesinden 5’i tarafından tanınmadığı için ne AB’ye ne de Avrupa Konseyi’ne kabul edildi. Kosova’nın adı, bu iki kurumun belgelerinde hala yanında bir yıldızla yazılıyor. Yıldızın açıklaması ise Rusya ve Sırbistan’a verilen tavizi ilan ediyor: “İnşallah bir gün üye olacak!”
Bu taviz, Kosova’nın, ülkedeki bütün araçların Kosova plakası takması ve çifte vatandaş bile olsalar bütün etnik Sırpların Kosova pasaportu almasını öngören, sıradan bir kararının bir gecede neredeyse iki ülkenin savaşın eşiğine gelmesine sebep oldu. Bu savaş ihtimali, Kosova’nın plaka ve pasaport kararını 30 gün ertelemesiyle şimdilik ötelenmiş görünse de bitmiş değil.
Çünkü Kosova Ukrayna’yı destekliyor, Sırbistan ise Rusya’yı.
Rusya-Ukrayna arasındaki insanlık dışı, sonuçları her gün ağırlaşan savaşın çevresindeki her ülkeye, hatta tüm dünyaya ağır etkileri olduğu bir gerçek. Petrolden tahıla, gübreden ulaştırmaya, telekomünikasyona, tedarik zincirleri koptu, sıkıntı başladı ve fiyatlar arttı.
Bir plaka ve pasaport zorunluğu, Kosovalı Müslümanlarla Sırpları yeniden savaşa iterse, bunun sorumluluğu, Avrupa’nın bu denli kırılgan ortamını dikkate almadan Ukrayna’yı tahrik eden ABD’nin nihai amacının Rusya Federasyonu’nu dağıtarak, Çin’e giden yolu açmak olduğunu umursamadan dünyayı ateşe atan Putin’in olacaktır.