Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, S-400 meselesini “müfit ve muhtasar” (kısa ve öz) bir şekilde anlattı: “Bu savunma sistemi tehdit ve tehlikeye karşı ihtiyaç duyulduğunda kullanılır. Türkiye’ye karşı bir taarruz niyeti yoksa kimseye zararı yok.”
Aynı mantıkla devam edelim: Türkiye’ye saldırmazsanız, S-400’lerin varlığını bile fark etmezsiniz. Saldırırsanız, Türkiye kendisini S-400 ile mi, S-500 ile mi savunur, zaten önemi yok. Çünkü Türkiye’nin S-400’leri kullanması gereken bir an, tam bir felaket senaryosudur. Tam bir 3’ncü Dünya Savaşı’dır; tam bir Orta Doğu, Balkanlar ve Kafkasların yeniden sınırlandırılması sürecidir. Türkiye S-400’leri kullanmak zorunda kalırsa, amiyane ifadesiyle, kim öle, kim kala anıdır.
Birisi, diyelim ki uyduruk bir PKK-bozması örgütün, sözüm-ona kantonundan, üç kuruşluk bir İHA, SİHA ile güney ve güneydoğu bölgemize bir saldırı oldu. (ABD’nin, geçen hafta Irak üzerinden, bu tür yapılanmaların olduğu sınırımıza yakın bölgelere bu tür hava keşif ve saldırı silahları yolladığını hatırlayalım.) Böyle bir saldırının önlenmesi, sorumlularının cezalandırılması S-400 ölçüsünde bir hava savunma sisteminin harekete geçirilmesini gerektirmez. Türkiye, böyle bir cürete karşılık vermek için birden fazla sisteme sahiptir. Bırakın Türkiye’yi, böyle bir ahmaklığı, Bayır-Bucak’taki Türkmen kardeşlerimiz bile püskürtür ve bedelini en ağır şekilde ödetir.
Başta ABD savunma bakanlığı sözcüsünün de merak ettiği üzere S-400’ler Türkiye’ye karşı bir imha hareketine girişme niyeti olanları ilgilendirir. Sayın Akar’ın sözlerini daha açık şekilde ifade edersek, “Türkiye’ye karşı bir saldırı niyetiniz yoksa, dert etmeyin!” Ayrıca Türkiye bu sistemleri, ucu NATO savunma mekanizmalarına çıkan ağlarla da irtibatlandırmayacağını milyon kere açıklamış bulunuyor.
“Biz size Patriot da verecektik” düzeyine ulaşan gerçek dışı ifadelere sapan ABD’nin S-400 husumeti artarak sürüyor. ABD’nin bu kadar açık bir mantık ile dahi ikna olamaması, itirazın gerisinde başka bir “şey” bulunduğuna işarettir. S-400’ün NATO sistemlerine, NATO mekanizmalarının da S-400 sistemlerine “sızması” gibi bir durum olmadığına göre mesele nedir?
Biden Yönetimi’nin bakanları gibi, bakanlık sözcüleri de yeni kişiler ve henüz ağızlarının iki tarafından konuşma veya bazı ifadeleri dilinin üzerinden kaydırıp anlaşılmaz hale sokma becerisini tam kazanmış değiller. Nitekim, ABD savunma bakanlığı sözcüsü sistemlerin uyumsuzluğu gibi bir yığın gerçek-ötesi ifadenin içinde “Türkiye’nin bu sistemleri satın alması Rus savunma sektörüne önemli miktarda fon sağlayarak, Rusya’nın güçlenmesine katkıda bulunmuş oldu” diyerek, bir anlamda dilinin altındaki baklayı çıkartmış oldu. ABD Türkiye’nin bu füzeleri 2,5 milyar dolar karşılığı edindiğini tahmin ediyor. Rusya’nın yıllık dış geliri 350 milyar dolar; Türkiye’nin 2,5 milyar doları bunun yanında Rusya’yı ihya etmiş olamaz.
O halde, ABD’nin S-400 sıkıntısının gerçek sebebi ne?