Attila İlhan’dan mülhem “Hangi ABD” sorusunu bu sütunlarda geçen Haziran’da sormuştuk. Sanırım bu sorguyu daha ayrıntılı yinelemenin tam zamanıdır.
Attila İlhan, Cumhuriyet Türkiye’sinde, Tanzimat’ın çarpık batılılaşma ideolojisinin önce Kuvayı Milliye’yi, sonra tümüyle bürokratik kadroları egemenliği altına almak istediğini anlatır; fakat zamanla ortaya başka tür batılılaşma modellerinin de çıktığını belirtir. Bu modeller daha sonra Menderes’in, Demirel’in, Özal’ın ve AK Parti’nin kalkınma, modernleşme çabalarına da farklı şekiller verdi.
Analojiyi devam ettirirsek, ABD’nin içinde bugün 4 Temmuz 1776’dan bu yana geçen
243 yıl içinde ortaya çıkan ve siyasal varlığı birbirinden farklı şekilde tanımlayan en az üç ciddi grup var. Siyasetin odağına toplumu veya bireyi ya da ekonomiyi veya kültürü koyuşuna göre Liberaller, İlericiler, Muhafazakârlar ve bunların devletin toplum hayatındaki yerine verdiği öneme göre aşırı veya ılımlı türevleri sayılabilir. Bu düşünce sistemlerinin çeşitli ittifaklar ve koalisyonlarla, gelip iki büyük partide kristalleştiğini de biliyoruz.
Kişisel hayatımızda kendimizi nasıl tanımladığımız başka insanlarla ve gruplarla ilişkilerimizi de belirler. Bunu “Hacı hacıyı Mekke’de, hoca hocayı tekkede bulur” sözüyle anlatırız. Aynen öyle, milletler de kendilerini ne sanıyorlarsa, diğer ülkelerle “buluşmaları” da bu sanının tesirinde gerçekleşir. Nitekim Türkiye’ye 1943’te NATO üyesi olması çağrısı yapıldığında, “bunun için önce çok partili hayata geçilmesi şartı” da konulmuştu. ABD kendisini “demokrat bir sistem” olarak algılıyor ve müttefiklerinin de en azından kâğıt üstünde öyle olmaları şartını arıyordu.
Ancak bu ABD artık yok. Liberaller, ilericiler ve muhafazakârlar tarzındaki genel siyasal ideoloji tasnifi bitti; onun yerini çok daha ayrıntı tanımlamalar aldı. Muhafazakârlar arasında en çok sesi çıkanlar, “Tanrının hoşuna gidecek nihai savaşı (Armageddon) çıkartmak için en çok çalışmayı yaparak cennete gitme” teorisine inananlar, ABD’nin siyasal misyonunun, İsrail’i korumaktan ibaret olduğuna inanan laikler, Sovyet komünizmini sona erdirdikten sonra ABD’nin şu anda tek düşmanının İslam olduğuna inananlar; ve bunları ne ölçüde radikal eğilimlerle savunduklarına bağlı olarak gruplaşan Evanjelikler ve TheoCon’lar, Yeni Muhafazakarlar (NeoConlar), Alternatif Sağ (AltRight), Hristiyan Siyonistler, ve saire.
Bu saydıklarım ABD parlamentosunda kendisine ses edinebilmiş olanlar! Hepsini saymak için küçük bir ansiklopedi yazmak gerekir.
Bu grupların dış dünya ile ilişki tanımları, İslam ve İsrail ile nasıl bir ilişki istediklerine bağlıdır. Örneğin NeoConlar, S-400 satın almış olmayı cezalandırmak gerektiğini düşünüyorlar. Bunların Kongre’deki temsilcileri, yarın Beyaz Saray’da Trump’a bunun için bastıracaklar.
Bu tanımlamalara bir sonraki yazıda devam edelim; o zamana kadar Trump’ın F35 programını askıya almakla yetinip yetinmeyeceği, NeoCon ve diğer grupların kazanıp kazanmayacağı da belli olmuş olur.