Yüz küsur ülkeden yardım önerisi, yetmiş küsur ülkeden yardım ekibi, yedi binden fazla yardım görevlisinin yorulmak bilmeden, kendi hayatlarını tehlikeye atarak, sadece insanlarımızı değil bazen büyükbaş hayvanlarımızı, kedimizi; köpeğimizi kurtarma mücadelelerinin anısı bu kadar taze iken… Yatacak yerleri olmadığı, bırakın temizliği, yüzlerini yıkayacak imkânlar henüz sunulmadan… Yüz bine yakın canımızı kurtaran bu kişileri henüz ülkelerine uğurlamışken, dışarıdan gelen yardımlarla ilgili olumsuz bir şeyler söylemek, yazmak bir kenara, bunları düşünmek bile bize yakışmaz; bu ülkenin insanlarına yakışmaz.
Bu sebeple şimdi ifade edeceğim kanaati, lütfen nankörlük olarak yorumlamayın. Biz, millet olarak bize yapılan iyiliği unutmayız. Depremleri henüz afete dönüştürmemenin yolunu bulamadığımız (!) için son depremlerde ve ertesinde, AB, ABD ve bu arada Yunanistan’ın, bu yardımların karşılığında, istediklerini söyleme ruhsatı edindiklerine tanık oluyoruz. ABD Dışişleri Bakanı, buyurup geliyor (deprem olmasa ne zaman gelecekti acaba?) güzel sözler söylüyor; ama Türkiye’nin Müşterek Taarruz Uçağı (Joint Strike Fighter veya kısa adıyla F-35) programına 2007 yılından beri yatırdığı “ortaklık payı” ödemelerini görmezden geldiklerini unutmuş gibi yapıyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 1.4 milyar doların iadesini hâlâ beklediğimiz gerçeğini yüzüne vurduktan sonra da duymamış gibi yapıyor!
İlk gün gelen Yunan kurtarma ekibi, bize rahmetli Bülent Ecevit’in gurbette bir Rum şarkısının bile bize Yunanlı ile kardeş olduğumuzu ifade ettiği şiirini hatırlatmıştı. Ama Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in, Ege adalarını silahlandırması, buralarda ABD’ye üs vermesi, Fransa ile ortak ama NATO dışı tatbikatlar yapması gibi, ne dostluğa ne komşuluğa ve ne de müttefikliğe sığan davranışları üzerine söylenmiş olan “Bir gece ansızın…” uyarısını çevirip bir gece yarısı gelen depreme atıf yaparak ifade etmesindeki husumet anlaşılmadı mı sanıyorlar?
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in İsveç Başbakanı Ulf Kristersson ile yardım konusunda açıklama yaparken bu ülkenin NATO üyeliği meselesini dile getirmesi, NATO Genel Sekreteri’nin deprem ziyareti sırasında, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya kabulü meselesini araya sıkıştırması dikkatimizden kaçtı mı?
Lafı daha fazla uzatmak, başta dediğim gibi, bizim ulusal karakterimize pek yakışmaz. Ama ABD’nin bizim verdiğimiz paralarla imal edilen uçağı bize vermemesi, hele bu parayla bizim 50 bin konut inşa edebileceğimiz bir zamanda, Dışişleri Bakanı Tony Blinken, uçaktan indirilmesine yardımcı olduğu teneke sahra sobalarının değerini bizim gözümüzde ne hale getirdiğini anlamıyor olabilir mi?
Türkiye kendisine yapılan iyiliği unutmaz; tamam. Ama dostlarımızın unutmaması gereken bir şey var: Türkiye bu deprem afetinin orta yerinde, gerekirse, gereken ülkelere kendisine şu anda yapılan yardımın birkaç mislini yapabilecek bir ülkedir. Konuyu daha fazla uzatıp, iyilikbilmezliğin sınırlarını zorlamayalım. Ama onlar da iyiliklerinin değerini zorlamasalar daha iyi olacak.