Suriye Devlet Başkanı’nın yapacağı ilk iş, Baas (Diriliş, Rönesans) Partisi’ni kapatmak ve ülkesinin gerçek anlamda toprak bütünlüğünü yeni bir dirilişte aramak yerine ülkesinin bütün etnik grupların, tüm mezhep ve meşrepten insanların kucaklandığı geçmişine dönmek olmalıdır. “Baasizm” hiçbir zaman Arap ülkeleri arasında bir bütünleşme sağlamadı. Bu partinin bünyesinde Mısır’la Suriye arasında kurulmuş olan “ittifak”, Golan, Sina ve bütün Filistin’in İsrail’in eline geçtiği 1987 savaşına sebep olmaktan başka işe yaramadı. Tabii bu partinin iktidarı ele geçirdiği her yerde diktatörlüğe, halka uygulanan bölücü siyasetlere ve ırkçılığa varan ayrımcılıklara yol açtığını da hatırlayalım.
Suriye’de her 10 kişiden biri olan 3 milyon Kurmanci Kürdünün çoğunun hala Suriye vatandaşı sayılmadığını, YPG, PYD ve nihayet Suriye Demokratik Güçleri adı altında Suriye’nin dörtte birini (petrol gelirlerinin yarısını) ele geçiren PKK terör örgütünün kendisinde Suriye’yi üçe bölecek ölçüde güç görmesinin sebebinin de bu bölücü diktatörlük olduğunu unutmamak gerekir.
Beşar Esat, babasından miras kalan devlet başkanlığı sıfatını gerçekten hakkıyla kazanmak istiyorsa, sadece Şiilere dayanan bir azınlık diktatörlüğünün değil, Sünni çoğunluğu da içine alacak şekilde bütün Arapların, Kürtlerin, Türkmenlerin lideri olmalıdır. Bunun yolu, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın uzattığı barış elini sıkıca kavramaktır. Beşar Esat, ülkesindeki istikrarsızlığı, yarısının Amerika’nın, diğer yarısının İran’ın kuklası terör örgütlerinin işgalinde, darmadağın bir halde, petrol ülkesi olan Suriye’de halkın açlık ve sefaletle mücadele etmesini önlemek istiyorsa, Türkiye gibi güçlü bir komşuya sahip olduğunu fark etmelidir.
DAEŞ’le mücadele adı altında ABD’nin Suriye’yi bölmesine, Amerikalılarla ve İsrail’le mücadele adı altında İran’ın Hizbullah ile halkı dehşet içinde yaşatmasına son verilmelidir. Bir terör örgütüyle mücadele bir başka terör örgütüyle yapılamaz; bütün terör örgütlerine karşı, ön yargıdan uzak ve sadece ülkenin toprak bütünlüğünü koruma hedefine yönelik bir siyasetle, iç ve dış barış sağlanabilir.
Suriye, aradığı desteği, kapılarını yeniden açacağı 10 milyondan fazla yurttaşını bağrına basarak bulabilir. Ülkenin yeniden imarı, başka ülkelerde yıllardır “sığınmacı” yaftası altında yaşayan Suriyelilerin ülkelerine kavuşmaları ile getirecekleri şevk ve heyecan, bunların yeniden iskan ve çalışma koşullarının sağlanması için uluslararası kurumların, Müslüman ülkelerin ve İslam Örgütü’nün yapacağı yardımlar, sadece Suriye’ye değil, bütün bölgeye huzur getirecektir. Ama bütün bunların ilk ve temel şartı, Beşar Esat’ın devlet başkanlığını babasının mirası veya İran’ın payandası olarak değil, gerçekten hak etmesi gerektiğini idrak etmesidir.
Bu idrakin sonucu, akıllıca politikalarla ülkesinin sorunlarına çözüm aramaya başlamaktır. Erdoğan’ın “adil, onurlu ve kapsayıcı yeni bir toplum sözleşmesi temelinde kucaklaşan, müreffeh, bir ve bütün Suriye” çağrısı Esat için belki de son şanstır. Türkiye bu çağrıyı bir yenilgi, bir zorlama veya benzeri bir olumsuzluk sebebiyle değil, sadece iki halkın arasındaki (Erdoğan’ın kullandığı ifadeyle) “büyük kucaklaşmayı” özlediği için yapıyor.
Beşar Esat, akıllı bir tabip olduğunu kanıtlayabilir.