Hakkı Öcal

Hakkı Öcal

hakki.ocal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

23 Ekim 1983’te, Lübnan’da başkent Beyrut yakınlarında, Fransız Paraşütçü Birliği’ne ait tesislerde bomba yüklü iki kamyon infilak etti, 58 Fransız ve 241 Amerikan askeriyle birlikte 6 sivil, kamyonların iki şoförü öldü. ABD bu tarihten sonra bölgedeki bütün birliklerini çekti ve 2003’teki Irak Savaşı’na kadar bir daha bölgede asker konuşlandırmadı. Irak savaşından sonra da bu bölgede hiçbir zaman Beyrut’taki kadar kalabalık birlik bulundurmadı. (Irak savaşındaki askerler bile uçak gemisinde yattılar!)

Haberin Devamı

Lübnan’da İsrail’e yardım çabası, ABD’nin İsrail için kendi elini taşın altına koyduğu son “kahramanlığı” oldu; o günden sonra, Amerika, İsrail’e ve destekleyeceği başka ülkelere asker yerine top-tüfek, roket-uçak verdi. Aslında ABD, İsrail’den başka hiçbir ülkeye ne ona verdiği kadar para, silah ve asker verdi; ne de bir başka ülkeyi İsrail gibi kayıtsız-şartsız destekledi. Amerika’nın bu İsrail aşkı, gerçekte o kadar şaşkınlık yarattı ve yaratıyor ki, bu konuda yazıldığını benim bildiğim kitapların sayısı 10’u aşıyor.

Her biri kendi alanında çok etkili olan bu kitaplardan, profesörler John J Mearsheimer ve Stephen M Walt’ın 2009 tarihli “The Israel Lobby and US Foreign Policy” eserinde, bu sevdanın tek sebebi olarak ABD’deki “American Israel Public Affairs Committee” (AIPAC) isimli lobi örgütü olduğunu belirtilir. (İsrail Lobisi ve Amerikan Dış Politikası isimli tercümesi kitapçılarda tükenmiş; ikinci el satıcılarda bulunuyor.)

Televizyon programlarından da tanıyacağınız Mearsheimer Chicago Üniversitesi’nde, Stephen M Walt ise Harvard Üniversitesi’nde hoca. Kitabın sunumunda, iki profesör Amerika’nın İsrail sevdasının sadece Filistinlilere, Lübnan’a ve diğer Orta Doğu ülkelerine değil, fakat bizzat Amerika’ya ve hatta İsrail’in kendisine zarar verdiğini anlatıyor.

ABD’de bir başka ülke adına basın-yayınla veya siyasetçilerle, kamu görevlileriyle herhangi bir amaçla ilişki kuracak kişi veya sivil toplum örgütlerinin Halkla İlişkiler Komitesi (PAC) adı altında örgütlenmesi ve kaydedilmesi gerekiyor. Amerika-İsrail lobi örgütünün 3 milyon üyesi var. Ancak bu üyelerin çoğu banka, sigorta şirketi, medya gibi kurumların sahibi, paraya para demeyen siyonist Museviler veya siyonist Hristiyanlar oldukları için, AIPAC üyesi STK’ların Amerikalı milletvekili ve senatörlere yaptığı bağış miktarı milyarlarla tahmin ediliyor. Kağıt üzerinde bu yılın ilk 6 ayında Kongre üyelerine 20 milyon dolar bağış yapılmış görünüyor; ancak bu rakamın gerçeği yansıttığı söylenemez. Örneğin, ünlü Türkiye düşmanı Bob Menendez, bu yıl 1 milyon 68 bin dolar almış görünüyor; geçen ay bir mahkemede rüşvet olarak aldığı paralarla evine 4 milyar dolar değerinde külçe altın yığmaktan suçlu bulundu ve Kongre’den istifa etmek zorunda kaldı.

Haberin Devamı

Bu sadece bir örnek. Mearsheimer ve Walt, geniş hacimli kitaplarında AIPAC’in çalışma tarzına ilişkin ayrıntılı bilgiler veriyor. 2006’dan sonra ABD’de, İsrail’e fazla yüz verildiği ve bunun sebep olduğu şımarıklığın cezasını siyonist olmayan Museviler ve Filistin halkının çektiğini anlatan profesörler, bunun sonucunda, İsrail’in bir tarihte Güney Afrika’nın olduğu gibi, Filistinlilere karşı uygulanan ayrımcı siyaset sonunda bir Apartheid ülkesi damgası yediğini belirtiyor.

Haberin Devamı

İsrail’in bu damgadan kurtulmak için Filistinlere ait toprakları işgal etmekten vazgeçmesi, 1967 sınırlarına geri çekilmesi gerekirken, önce Trump’ın, sonra Biden’ın, ve AIPAC’ten zengin olan siyasetçi ve bürokratların sağladığı destekle, tam tersi yönde, Filistin Devleti adı verilebilecek her yapıyı yok etmeye başladığını biliyoruz.

AIPAC’in parası Filistin’i yok etmeye yetecek mi? Bunun sonunda yok olacak olanın Amerika’nın zaten lekelenen itibarı olduğunu Amerikalılar ne zaman anlayacak?