Bugün soframıza ulaşan hemen her üründe kadın emeğinin büyük payı var. Tohumda, ekimde, çapada, hasatta hep onlar başrolde. Toprağı yeşerten, kadınlar. Ve imkân bulduklarında kendi hayatları kadar çevrelerini de yeşertiyorlar. İşte buna örnek 6 kadınla tanıştıracağım sizi bu hafta.
Beyza Aydın. Henüz 26 yaşında. Erdek’te zeytinlerin içine doğmuş. Karşıyaka köyünde büyüyüp, ekonometri okuduktan sonra tekrar köye dönüp, yerel ürünlere dayalı kahvaltı salonu fikrini hayata geçirmiş. Ve o kadar büyük bir taleple karşılaşmış ki, küçük gelen kahvaltı salonunu bir başka köye taşıyıp ikinci salonunu açmış. Onunla birlikte köyün ekonomisinde de hatırı sayılır bir iyileşme yaşanmış. Köy evlerinde doğal yöntemlerle üretilen kahvaltılıkları internet üzerinden satan Beyza, yeni taşındığı Çeltikçi köyünün, artık Almanya’dan bile ziyaretçiler ağırlamaya başladığını anlatıyor gururla. Türkiye’nin her bölgesinden kahvaltıya gelen misafirlerle köyün canlandığını söyleyen Beyza, yerel kalkınmanın karşı karşıya kaldığı en büyük tehdidin ise kuraklık ve yanlış tarım yöntemi olduğu görüşünde: “Eskiden zeytinleri sulamazdık. Yağmurdan sonra zeytinler şişer ve hasat başlardı. Şimdi o yağmurlar yok. Zeytinler renklerini aldı, ama çok küçük kaldıkları için zamanında hasat yapamaz olduk. Bizden önceki nesil, sürme ve kimyasal müdahalelerle toprağı tahrip etti. Bu şekilde bilinçsiz tahribat devam ederse bir sonraki nesle toprak bile kalmayabilir.”
Köy hayatını renklendiriyor
Ömrünü zeytine adayan Huri Can da, köy hayatını renklendirmek için çabalayan kadınlardan. Bodrum’un Çiftlik köyünde yaşayan 45 yaşındaki Can, genç nesle tarımı sevdirmek için işletmesini ekoturizme açmış. Böylelikle köyde, kadınların çalışabileceği bir alan yaratan Can, turistlere zeytinyağı tadımı, zeytin kırma etkinlikleri düzenliyor. Zeytinyağından sabun yapma eğitimine katılan Can’ın bu yılki hedefi ise sabun üretip, sabun atölyesi düzenlemek. Ailesinin 20 yıldır zeytin sayesinde ayakta kalabildiğini söyleyen Can’ın amacı, sosyal tarımla köyü renklendirip köyünde bir iz bırakabilmek.
Mardin Dara Antik Kenti’nde yaşayan Nurşan Güneş de babasından kalan zeytin bahçelerinin sağladığı özgürlükle köyde umutlarını büyüten kadınlardan. Yıllardır, toprağın verdiği güçle ayakta kalabildiğini anlatan Güneş, kendisi gibi evde birçok başarıya imza atan kadınları, sosyal hayatta başarılı kılmayı misyon edinmiş. Güneş ile aynı köyde yaşayan kuzeni Ayşe Güneş, birlikte köy ürünlerini satabilecekleri bir platform kurmayı planladıklarını ve köydeki tüm kadınların bu sayede gelir elde edebileceğini dile getiriyor. 7 çocuklu Ayşe, kendini evinin önündeki incir ağacına benzetiyor: “O incir ağacı taşların arasında olmasına rağmen, her yıl bize çok güzel meyveler veriyor. Ben de onun gibiyim. Toprağıma, aileme, köyüme güzel meyveler verebiliyorum. İşte bu Dara’nın taşlarının arasında ben yeşerdim, çocuklarımı da yeşertiyorum. Biliyorum ki, unutulmadık, kendi destanımızı yazacağız.”
Zeytinle gelen şifa
Gamze Deniz de, kanser teşhisi sonrası zeytinle tanışmış. Zeytinin şifasını görünce de meyve suyu gibi içilebilir zeytinyağının peşine düşmüş. Ve o yolculuk, onu butik bir yağhane sahibi yapmış. Kiraladığı zeytin bahçelerinden elde ettiği zeytinlerle yüksek polifenollü zeytinyağı üreten Gamze, zeytinyağının lavabo altı değil, ilaç dolabına layık olduğu görüşünde.
Her insanın bir zeytin ağacının olması gerektiğini söyleyen Gamze, iyi bakılan zeytin ağacının karşılığını mutlaka vereceğine işaret ediyor.
O da evlat
Havva Değirmenci de çay tarlalarında büyüdüğü Rize’den Erdek’in Ballıpınar köyüne gelin gelince tanışmış zeytinle. Gençliğinde ektiği zeytin ağaçlarıysa artık boyunu aşmış. “Bir bebeğe nasıl bakılırsa zeytin ağaçlarına da öyle baktım. Hem çocuklarımı hem de ağaçlarımı büyüttüm. Evlatlarıma mirasım da bu ağaçlar. Onlara gözü gibi bakmalarını vasiyet ediyorum” diyen Değirmenci, her hasatta zeytinleri ağacın saçını tarar gibi hayal ederek topladığını anlatıyor.
‘Zeytin’ gösterimde
Hikâyelerini okuduğunuz bu 6 kadın çiftçiyi daha yakından tanımak isteyenler, mutlaka “Zeytin” filmini izlemeli. Sosyal tarım projesi olarak çekilen ve cuma günü çevrimiçi gösterime giren kısa film “Zeytin”de, kadın emeğinin kırsalı nasıl yeşerttiği, sanatsal dokunuşlarla beyaz perdeye yansıtılmış. MILKist, UN Women Türkiye, Koç Üniversitesi, KOÇ-KAM ve UNESCO Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Kürsüsü ortaklığıyla hayata geçirilen filmin yönetmeni ise Kıvılcım Akay. Tolgahan Tombaş’ın görüntü yönetmenliğini yaptığı filmde, kadınlara dans terapisti Ekin Bernay eşlik etmiş.