Artık herkes ürününü vitrine, ‘yeşile boyayarak’ çıkarıyor ancak bazı uzmanlar bu tip süslü çevreci vaatleri, kapitalizmin ‘yeşil badana’sı olarak görüyor. Neden mi?
İklim krizi her sektörü, ‘yeşil adımlar’ atmaya zorluyor. Çünkü üretimini sürdürülebilir kılamayan, kaynakları aşırı tüketen ve çevreye verdiği hasarı azaltamayan, er ya da geç rekabet olanağını kaybedecek. Bu nedenle çevreci taahhüt ve hedeflerin, yüksek bütçeli reklamlarla kitlelere duyurulduğu bir dönemi yaşıyoruz. Artık herkes ürününü vitrine, ‘yeşile boyayarak’ çıkarıyor. Tabii bunda tüketicinin ‘en çevreci olanını seçme’ eğiliminin de payı yok değil. Sonuçta, işin ucunda biraz daha fazla para ödemek olsa da, doğaya daha az hasar veren ürünü kullanmayı kim istemez?
Mesela bir tişört alacaksınız. Zehirli kimyasalların olmadığı, sürdürülebilir pamuktan yapılmış veya geri dönüştürülmüş PET şişelerden üretilen bir tişört, diğerlerine oranla daha çok ilginizi çekmez mi? Elbette gönül de vicdan da ‘yeşile’ kayar. Ancak bazı uzmanlara göre; aslında bu tercih pek de ‘yeşil’ olmayabilir! Hatta bazıları tüketiciye yönelik bu tip süslü çevreci vaatleri, kapitalizmin ‘yeşil badana’sı olarak görüyor. Tüketicinin yeşil aldatmacaya sürüklenebileceğini gösteren bir çalışmayla karşılaştım bu hafta.
Mikroplastik sorununu çözmüyor
Apparel Insider’da paylaşılan çalışmada, etiketinde geri dönüştürülmüş polyesterden yapıldığı yazılan bazı giyisilerde, geri dönüştürülmüş malzemenin hiç olmadığına dikkat çekilmiş. Dergi, Almanya’daki laboratuvar analizlerinin, geri dönüşüm aldatmacasına işaret ettiğini belirtiyor. Benzer bir şüpheye, bu hafta Guardian gazetesi de yer vermiş. Gazete, ‘Geri dönüştürülmüş malzemelerden yapılan giysiler daha çevreci mi’ sorusuna yanıt aradığı makalesinde, moda markalarının emisyon paylarını azaltmak için geri dönüştürülmüş polyestere sarıldığını vurgulamış. Tabii geri dönüşümün mikroplastik sorununu ortadan kaldırmayacağına ve hızla çöpe giden düşük kaliteli giysi modası yaratacağına yönelik endişeler de paylaşılmış.
Gerçekten de tekstil ve çevre ilişkisi söz konusu olduğunda belki de en önemli sorun; mikroplastikler. Çünkü sadece bir kazaktan her yıkamada ortalama 700 bin mikroplastik lif çıkıyor. Ve bu kirlilik, çamaşır makinesinin tahliye borusundan denizlere gidiyor. Pamuk lifi biyobozunur olduğu için doğaya zarar vermiyor ama polyester ve naylon kumaşlardan çıkanlar, su kaynaklarında birikerek canlı yaşamını zehirliyor. Üstelik, giysilerimizin yüzde 60’ı polyesterden. Yani plastik, tekstil sektörü için vazgeçilmez. Bazı uzmanlara göre o plastiğin geri dönüştürülmüş olması, çevreye verdiği zararı azaltmıyor hatta artırabiliyor.
“Çevreci olduğunu düşünmüyoruz”
Geri dönüştürülmüş PET şişeden elde edilen kumaş ile normal polyesterden üretilen kumaşın mikroplastik performansını ölçen bir araştırmaya imza atan Adana Alparsan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Malzeme Bilimi ve Mühendisliği Doç. Dr. İlkan Özkan, “Geri dönüştürülmüş polyesterin, diğer polyestere göre her yıkamada doğaya 2.5 kat daha fazla mikroplastik saldığını tespit ettik. Dönüşüm malzemenin mukavemet düşüklüğü ve oluşan mikro çatlaklar nedeniyle, mikroplastikler çok daha küçük parçalar halinde doğaya ulaşıyor. Sonrasında da o plastikler su kaynaklarından besin döngümüze giriyor. Geri dönüşümün bu yönüyle çok da çevreci olduğunu düşünmüyoruz. Her plastik 1 veya 2. döngüsünde mutlaka doğaya karışır. O yüzden plastik kullanımını azaltmaya, moda diye kıyafet almamaya, plastiği atık olmadan depozitoyla tekrar tekrar kullanmaya odaklanmalıyız. Mikroplastik oluşumunu azaltmak için gerektiğinde de düşük sıcaklıkta ve yumuşatıcısız yıkama yapmalıyız” diyor.
1 kilo pamuk 8 ton su demek
Geri dönüşüm danışmanı tekstil mühendisi Prof. Dr. Şule Altun Kurtoğlu ise, tekstildeki geri dönüşümün çevresel etkiyi azalttığı görüşünde: “Bir giysiye yaşam döngüsü analizi yaptığımızda, organik pamuğa göre geri dönüşüm pamuktan imal edilen ürün çok daha düşük çevresel etkiye sahip çıkıyor. Çevresel etkinin çoğu lif üretiminden kaynaklanır. Mesela pamuk. Biyobozunur ve daha sağlıklıdır ama 1 kilo pamuk yaklaşık 8 ton su karşılığında oluşur. Ayrıca kullanılan pestisit kirliliği de cabası. Petrolden ürettiğiniz lifi, yeniden kullanılabilir hale getirirseniz çevresel etkiyi azaltırsınız. Küresel markaların, çevreci hedeflerle bu yönde ciddi eğilimi var. Tabii dönüştürülmüş kumaşın mukavemet, tüylenme sorunu ve mikroplastik artışı gibi handikapları var. Kıyafetlerde ‘yüzde 100 recycle’ üretmek zor. Şu anda yüzde 20 oranında geri dönüştürülmüş lif kullanımı yaygın ve recycle etiketi alınabiliyor. Türkiye’de ise bu tip ürünleri tüketici pek tercih etmiyor. Aslında sağlık açısından endişelenecek bir durum yok. Zaten PET’ler 200 derecenin üzerinde eritilerek lif oluşturuluyor.”
Giy, at, yenisini al değişmeli
Tekstil endüstrisi; yılda yaklaşık 150 milyar parça giyisi üretiyor ve tarımdan sonra en büyük ikinci su tüketicisi.
Sera gazı emisyonlarının yüzde 5’inden sorumlu. Ve bu emisyonun 2030’larda yüzde 60 artacağı hesaplanmış. 2030’a kadar küresel giyim tüketiminin yüzde 63 artacağı tahmin ediliyor. Bu da 500 milyar yeni tişört demek. Polyesterden yapılmış bir tişörtün atmosfere saldığı karbondioksit emisyonu; 7.1 kg. 1 kilo saf yünün karbon ayak izi ise 14 kilo. Tüm bu olumsuz etkiyi azaltmak için uzmanlar, ‘yavaş modayı’, sadece ihtiyaca yönelik alışverişi ve ikinci el kullanımı öne çıkarıyor.