Yerel tohum bir hazine, doğanın mirası; her biri gıda bağımsızlığımızın güvencesi. Yerel tohum için yüzlerce kişinin kuyruğa girmesi sevindirici ama dikkat gerektiren yönlerini bilmekte de yarar var.
Kentte “Halk ekmek kuyruğu” gibi tohum kuyruğuyla karşılaşmak, benim adıma geçen haftanın en büyük sürpriziydi. Kadıköy Belediyesi’nin Yeryüzü Derneği ile ortaklaşa düzenlediği Tohum Takas Şenliği’nde karşılaştığım manzara, gerçekten de şaşırtıcıydı. Genç yaşlı yüzlerce insan, güneşin alnında saatlerce yerel domates, salatalık, fasulye, maydanoz tohumu alabilmek için bekledi. Aslında bu çaba, kentte tarım konusunda yaşanan uyanışın da işaretiydi. Zira o kuyrukta bekleyenlerin hemen hepsi, balkonlarındaki saksıda bir karış toprakla yaşanabilen mucizeye tanıklık ettiği için oradaydı. Ve amaçları da hasret kaldıkları yerel tatlara sahip çıkıp, geleceğe taşımaktı.
Günümüzde bu çaba gerçekten çok değerli. Çünkü her bir tohum, gıda bağımsızlığının güvencesidir. Artık verim ve dayanıklılığa dayalı hibrit tohumlar lehine gelişen tarımsal üretimle karşı karşıyayız. Toprakla buluşacak tohumu, meyve ve sebzenin tat ve kokusundan çok, market raflarındaki görünümü belirliyor. Yerel çeşitlerin yaşam alanı ise hızla daralıyor. Bu tablo, biyoçeşitlilik açısından büyük risk. Zira sandıktaki tohum, toprakla buluşamazsa yok olmaya mahkûm. Ancak ekilip, yeni tohumlar verirse değişen koşullara adaptasyon sağlayıp çoğalabiliyorlar. Bu açıdan yerel tohum takasları, önemli bir misyona sahip. Bununla birlikte takastan kaynaklı riskler de söz konusu. İyi niyetli bu girişim, hatalı kullanım halinde tohumların körelmesine neden olabilir. Mesela farklı çeşit domatesin yan yana ekimi, çeşitleri birbirine karıştırıp, bir sonraki nesli bambaşka bir tohuma dönüştürebiliyor. Bir diğer önemli tehdit de; farklı bölgeden gelen tohumun ekildiği yöreye hastalık taşıma olasılığı.
Vicdan Anne uyarıyor
Tüm bu endişeler, takas şenliğinde düzenlenen panelin de gündemdeydi. Konuşmacılardan Vicdan Karabudak, namıdiğer “Vicdan Anne”, yerel tohuma gönül verenleri çapraz döllenme konusunda uyardı. Şehir yaşamını geride bırakıp Karamürsel’de yerel tohumlarla sağlıklı gıda yetiştiren Vicdan Anne, acı biberle tatlı biber çeşitlerinin yakın mesafede birlikte ekilmesi durumunda iki çeşidin çapraz döllenmeye maruz kalacağına ve bu biberlerden alınacak tohumların özelliğini kaybedeceğine dikkati çekti. Bir diğer uyarısı da, tohumluğun ilk meyveden alınmasıydı: “İlk meyve en değerlisidir, çünkü o, maratonda ipi ilk göğüsleyendir. Genelde en büyük ve en güzeli de o olur. İyice olgunlaşana, hatta dalından kendi kendine kopana kadar beklenmeli, ondan sonra çekirdeği tohumluk için saklanmalı. Tohumu kurutmak da önemli! Beze sarıp az nemli ve karanlık bir ortamda muhafaza edilmeli. Nemli olursa toprak altındaymış gibi davranma eğilimi gösterir. Ekmeden önce 5-6 saat suyun içinde bekletilmesi de sert kabuklu tohumların çatlamasını kolaylaştıracaktır.”
Mülteci tohum
Öte yandan bazı çevreler, yerel tohumların bölgeler arası takasına da karşı. Mesela Ayaş domatesinin Çanakkale’de ekilmesi halinde, tohumun özelliğini kaybettiğini savunuyorlar. Vicdan Anne ise böyle tohumları “mülteci tohum” olarak nitelendirerek, biraz sabırla bölgeler arası tohum değişimin fayda sağlayacağı görüşünde: “Bir tohum başka bölgeye gittiğinde, ilk başta o yörenin nemine, rüzgârına, güneşine, böceğine şaşırır. Ama 3 yıl sabrederseniz alışır, yerelleşir. Ve belki daha güzel de olabilir. Şimdi her tohuma ‘atalık tohum’ deniliyor ama atalık tohum olması için o yörede değişime uğramadan uzun süre kalması lazım. 3-4 yıl sonra ona ancak yerel tohum diyebilirsiniz. Hollanda’da bir restoranda likopen oranı yüksek sarı bir domatesle karşılaştım. O yörenin özel domatesi olduğu için çok değerli olduğunu söylediler. Çekirdeklerini alıp bahçeme ektim. Çok güzel uyum sağladılar. Şimdi bahçemizin yerel türü olarak yetişiyorlar.”
Tabii son olarak şunu da vurgulamak lazım. Yerel tohum satışı yasak olan bir hazine, kimsenin malı değil, doğanın ortak mirası. Hibrit tohum ise ıslah edip tescilleyen şirkete ait. Ama hibrit tohumların ıslahında da yerel çeşitler kullanılabiliyor.
Ne ekelim?
Bu mevsimde ekime en uygun sebzeler sıcak iklim sebzeleridir. Sıcak iklime uygun güneşli balkon ve bostanlar için en uygun sebzeler; fasulye, kabak, fesleğen, bamya, domates, biber, patlıcan, salatalık, havuçtur. Yarı gölgede her mevsime uygun olanlar: Marul, lahana, kale lahanası, kara lahana, roka, hardal otu, maydanoz, turp, tere, pazı, soğan ve sarımsak (bu ikisi yumrudan yetiştirilebilir). Kale ve lahana sebzeleri çok büyümeden salatalar için hasat edilebilir. Bahar ve yaz dönemi için uygun yarı gölge bitkileri: Kişniş, çilek.