Büyük kentlerde yaşayan insanlar süpermarketlere bağımlı. Bu zorunluluğu Şile’de kurulacak aile çiftlikleri kırabilir.
Endüstrileşen tarım, aile çiftçilikleriyle yeniden yerelliğe evriliyor. Endüstriyel gıdaya yönelik şüphelerle birlikte tarım politikalarıyla vadedilen teşvikler de bu yolun önünü açıyor. Süreç sevindirici.
Sonuçta alternatif peynire, yoğurda, bala ulaşmak çok daha kolaylaşacak. Özellikle kentlerde yaşayanlar çok büyük oranda süpermarketlere bağımlı. Bu zorunluluğu tüketiciye güven sağlayabilen aile çiftlikleri kırabilir. Tabii burada en önemli kriter lojistik; yani ürünün erişilebilir olması. Bu açıdan İstanbul’un Şile ilçesi büyük bir potansiyele sahip.
İlçenin Belediye Başkanı Can Tabakoğlu da bu potansiyelin farkında. Geçtiğimiz hafta Şile’ye, “Yeryüzü Pazarı”nı ziyaret etmek için gittiğimde, sohbet etme imkanı bulduk. Milli Tarım Projesi kapsamında ilan edilen Tarım Reformu’nun pilot bölgesi olma heyecanını yaşıyordu. “Aile Çiftçiliği Protokolü”yle tarım reformunun ilk uygulamasının Şile’de gerçekleşeceğini söyleyen Tabakoğlu, ‘Köylü kazanacak’ dediği modeli anlattı...
“Türkiye bir model üretmek zorunda ve bu model rekabetçi olmalı. Biz bu modele tarımsal turizm diyoruz. Bu model, müşterisinin kendinden menkul olduğu, ürün ile tedarikçi arasında doğrudan ilişkinin bulunduğu ve aracısız doğrudan tarım toprağının pazara dönüştüğü bir yapı. Yani tarım toprağı artık bir turizm destinasyonu olacak. Arada aracı olmadan tüketici üreticinin arazisine gelecek ve isterse konaklayarak üretimi yerinde görecek. Şunu savunuyoruz; turizm ve tarım entegre olmalı ama yerel koşullarda entegre yapılmamalı. Ürünün niteliği oranında fiyatının karşılık bulmasıyla bu vizyon sürdürülebilir olur. Entegreyle rekabet etmeye kalkarsak 5 liraya mal edip 1 liraya satmak durumunda kalırız, bu da sürdürülebilirliği ortadan kaldırır. Bu yüzden entegre yerine doğal çiftlikler kurulmasını bunun turizm vizyonuyla da desteklenmesini savunuyoruz.”
Şile için fırsat
Tarımsal turizm toplumuna evrilmeye çalıştıklarını söyleyen Tabakoğlu, kent baskısının da bu modelle avantaja çevrileceği görüşünde; “Çünkü” diyor: “Megakent halkının kentleşmeden kaynaklı rehabilitasyon ihtiyacı var. Onu nerede yapabiliriz? Kırsalda. Yani yüzde 80’i orman olan Şile’de. 16 milyon sıkışmış ve sıkılmış insan Şile için fırsat. Çünkü toplum bir anda kentleşti ve bu ortaya çarpık bir yapı çıkardı. Sonuçta çalışan ve doğayla çatışan bir yapıya dönüştük.”
Rehabilitasyon ilçesi olacak
Şile’nin tarımsal turizm vizyonunu seçmesi sürekli yayılan megakentteki beton lobisi için hayal kırıklığı yaratacak. İmarla gelecek hızlı zenginleşme yerine sürdürülebilir bir doğada kendine yeten bir üretim modeline köylüler ayak direyebilir. Bu açıdan Tabakoğlu ciddi bir politika baskısıyla da karşı karşıya kalabilir. Seçilen yola köylünün desteği şart. Bunun için de bölgede ciddi bir bilince ihtiyaç var. Projeler bu bilinci yeşertebilir. Mesela arıcılık konusunda epey yol alınmış. Şile’nin kestane balı coğrafi işaret yolunda. Yeniköy’de arıcılık merkezinin inşaatına başlanmış. Kooperatife 20 köy üye, 2 bin 500 kovanı var. Kooperatifteki köylüler satışlardan memnun. ‘Bal yetiştiremiyoruz’ diye marketlere girmek istemiyorlar. İlçenin Türkiye arıcılığının pilot bölgesi seçilmesi ve Dünya Arıcılık Kongresi’nin teknik turlarının Şile köylerine yapılacak olması tarımsal turizm vizyonu açısından yüreklendirici örneklerden.
Yerel kalkınmanın ve geleneksel ürün çeşitliliğinin canlı örneği Yeryüzü Pazarı izlenimlerini ise haftaya bırakalım.