Çok değil henüz iki hafta önce afeti andıran çöl sıcağını yazmıştık. Daha mürekkebi kurumadan hafta başında İstanbul’u sel götürdü. Söylemiştik; iklim değişikliğinden en çok etkilenecek ülkelerden biriyiz. Allah’tan insanımız her türlü koşula hazırlıklı. Otobüsle başladığı mesai yolculuğuna kulaç atarak devam edebiliyor.
Tabii, modern bir şehirde sadece film setlerinde karşılaşılacak bu görüntülerin oluşmasında suç ne iklimin ne de “süper hücre”li sağanağın. Fail belli; çarpık ve altyapısız şehirleşme, toprağı betonarmeye dönüştürme. Peki bunun farkında mıyız? Elbette. Bakın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ne diyor: “Son 80 yılın en büyük yağışının birkaç saatte İstanbul’a düşmesi karşısında yapacak bir şey kalmıyor. Bu gibi hallerde insanoğlu çaresiz kalıyor. Çevreye ve doğaya saygılı olmak zorundayız.”
Yok, hayır bu açıklama son sel baskınında yapılmış değil. 2009 yılındaki sel baskınına ait. Fakat, alın bugüne monte edin. Ya da iki-üç yıl sonra yaşayacağımız bir başka “sel felaketine”. Çünkü bazı şeyler hiç değişmiyor bu coğrafyada. Etkili bir sağanakla hayatın felç olması artık geleneklerimiz arasında. Bu seferki tek sevincimiz, kaybımızın olmaması. Zira 2009’daki sağanakta, bir minibüste boğularak ölen yedi kadın işçinin de arasında olduğu 30’dan fazla insanımız can vermişti.
Doğanın intikamı
Ama gördük ki, ne ölümlerden ne de maddi kayıplardan ders çıkarabilmişiz. Her metrekare betona boğuluyorken yöneticiler hâlâ açıklamalarında metrekareye düşen yağışa dikkat çekiyor, gazeteler de felaketi ya aşırı yağmura ya da “süper hücreli” sağanağa bağlıyor. Oysaki su toprağa ulaşsa, yüzeye ve derinlere sızarak zaten yarı oranda azalıyor. Bunu şehir plancılarından tutun iklim bilimcilere yıllardır söylemeyen yok. Şehri boğdumuz beton artık bizi boğsa da fail listesine hiç dahil olmuyor. Doğa, aynı Topbaş’ın söylediği gibi ona saygılı olmaz ve ona rağmen yerleşimler kurarsak er ya da geç intikamını alıyor.
Yine glifosat yine kanser
Bu köşede değil ama Milliyet gazetesinin haber sayfalarında pek çok kez yer vermiştik glifosat tehlikesine. Son gelişme ABD kaynaklı. Kaliforniya eyaleti, dünyadaki tarım ilaçlarının yarıdan fazlasını üreten şirketin, glifosat içerikli yabani ot ilacını “kanser izleme listesi”ne aldı. İlaç, Türkiye’de halen satılıyor ve yaygın bir şekilde kullanılıyor. İnternetten bile kilolarca satın almanız mümkün çünkü yasaklı ilaçlar listesinde değil.
Sorularınızın cevapları burada
Bu köşede her hafta sürdürülebilir bir yaşama ve doğaya dair konuları ele alacağız. Yeşili, toprağı, ağacı kısaca çevreyi gündemin ilk sırasına koyup, ekosisteme, insan ve diğer tüm canlılara zarar verebilecek uygulamalara dikkat çekmek amacımız. Siz de sorularınızı, konu önerilerinizi ve merak ettiklerinizi gurkan.akgunes@milliyet.com.tr adresine gönderebilirsiniz.
Gelin her pazar siz de doğaya ses verin...