Bu köşenin en sık değinilen başlıklarından biridir tarım ilaçları. “İlaç” dediğime bakmayın, yaygın kullanımdan. Yoksa iyileştiren bir yanı yok. Aslında zararlı organizmaları yok etme üzerine kurgulanmış kimyevi karışımlar söz konusu olan. Zaten, bilimsel literatürde de, “tarım ilacı” yerine “Pestisit” terimi kullanılıyor.
Geçtiğimiz hafta yazmıştık... Pestisitler hem kalıntı nedeniyle tüketicileri hem de bu ilaçları tarlasında uygulayan üreticilerin sağlığını tehdit ediyor. Pestisitle bağlantılı sağlık sorunu yaşayan çiftçiler artık araştırmalara bile yansımış durumda. Bu hafta değinmek istediğim pestisitlerin bir başka ürkütücü yönü; satıcılarına etkisi. Bununla ilgili çok çarpıcı bir araştırma var. Gelin ayrıntılarına bakalım:
Araştırma, GAP Bölgesi’ndeki pestisit satış yerlerinde çalışanlara yönelik. Harran Üniversitesi’nin Tıp, Fen Bilimleri ve Çevre Mühendisliği öğretim üyelerince yapılmış. Güneydoğu’daki pestisit satış yerlerinde çalışan 399 kişiye hem anket uygulanmış hem de bu kişilerden 10cc kan örneği alınmış. Kan örneği alınmasının nedeni çalıştıkları ortamda bulunan pestisitlerin karaciğer enzimlerini ve kolinesteraz düzeylerini ne yönde etkilediği.
Karaciğer hasarı
Bilim insanları neden karaciğer enzimlerine bakıyorlar? Çünkü satış yerlerinde bulunan “tarım ilaçları” hem buharlaşma hem de hava hareketlerinin etkisiyle ortama sirayet ediyor. Bu kimyasallar muhafazalı bir bölümde depolanmıyorsa satıcının protein düzeyleri azalıyor ve karaciğer hasarına işaret eden enzimleri yükseliyor. Bunu nasıl böyle kesin bir dille söyleyebiliyoruz. Araştırmanın sonucundan. Çünkü araştırmada görülmüş ki, karaciğer hasarı için spesifik bir gösterge olan ALT enziminin değeri işyerinde çalışma süresi arttıkça yükseliyor. Pestisit satan bir işyerinde 1 yıl çalışan işçinin ortalama ALT değeri 13.8 ile 8.4 iken, 1-9 yıl arasında çalışan işçilerde bu oran 21.5 ile 14.0 olarak ölçülmüş. Artış yüzde 50’ye yakın. Araştırmada, “ALT’nin artması karaciğer hasarının olduğunu gösterir” notu da yer alıyor.
Sinir sistemini bozuyor
Çalışmanın bir diğer çarpıcı sonucu ise “kolinesteraz” enzimindeki değişim. Bu enzimin sinir sisteminin düzgün çalışmasında hayati bir rolü var. Görevi sinirler arasındaki sinyalleri taşıyan enzimi sinyal iletildikten sonra temizlemek. Eğer temizlenmezse ileti devam ediyor ve depresyon, hafıza bozukluğu, halüsinasyon görme gibi çeşitli rahatsızlıklar ortaya çıkabiliyor.
Neden depresifiz?
İşte bu araştırmayla görülüyor ki, pestisit satılan yerde çalışan işçilerde kolinesteraz seviyesi her geçen yıl azalıyor. Yani çevre kirliliğinin baş sorumlularından “tarım ilaçları”, sinir sistemimizdeki sinyal kirliliğinin de faili. Satış yerlerindeki işçiler depresyondaysa bilsinler ki, bunda sattıkları kimyasalların da etkisi var. Hatta bizim depresyonumuzda da tarım ilaçlarının payının olması yüksek ihtimal. Çünkü, kolinesteraz enzimini baskılayan tarım ilaçlarının kalıntısı meyve-sebzemizde var. Bunu nereden biliyoruz?
AB portalında
AB’nin gıda güvenliği alarm portalından. Sadece bu yılın 10 ayında onlarca “Chlorpyrifos” kalıntı vakası yansımış portala. Organik fosfor sınıfında yer alan Chlorpyrifos, sinir sistemini felce uğratan ilaçların başında geliyor ve canlıları bahsettiğimiz kolinesteraz enzimini baskılayarak öldürüyor. Aynı kimyasal silahlarda olduğu gibi. Tabii Chlorpyrifos’un insan sağlığına büyük bir tehdit olduğu anlaşılınca da bu pestisite yönelik yasaklamalar başladı. Çünkü bu zehrin anne karnındaki bebeğe dahi ulaştığına yönelik tespitlere ulaşıldı. AB hemen harekete geçip bu maddenin kalıntı limitini 50 kat düşürdü. Bir nevi yasak getirdi. Hemen ardından Türkiye de bu maddeye yönelik yasağı tarım müdürlüklerine iletti. Ama görünen o ki, hâlâ tarlalarda bu madde kullanılıyor. İhraç ürünlerinde bile chlorpyrifos kalıntısına rastlanıyorsa, insan iç piyasadaki durumu düşünmek dahi istemiyor.