Önümüzdeki hafta Yerli Malı Haftası. Eskiden okullarda kutlardık. Herkes memleketine, yöresine has ürünleri tanıtırdı. Hâlâ kutlanıyor ama zamanla içeriğinden biraz saptı. Bir nevi “sınıfta altın gününe” döndü.
Neyse ki millilik ve yerlilik yine çok gözde. Politikacıların sürekli dilinde: Milli silah, yerli otomobil, milli havalimanı, yerli enerji, milli duruş... Niyet ve söylem böyle ama pratik çok farklı. Birçok alanda maalesef dışa bağımlıyız. Otomobil öyleydi, bilgisayar çıktı öyle oldu, cep telefonlarında yine aynı tablo. “Yerli malı yurdun malı, herkes onu kullanmalı” diyerek büyüttüğümüz nesiller, 2 yıllığına borçlanarak “store”lar önünde telefon kuyruğuna girer oldu.
“Çoban bulamıyoruz”
Tabii, bu durumun teknolojiyle sınırlı kalmayıp gıdaya sirayet etmesi “yerli üretim” duyarlılığını iyiden iyiye artırdı. İşte et. İthal ete muhtaç hale geldik. Çünkü, “milli et”i devşirmeye çevirdik. Önce yemi, ardından da hayvanın kendisini yurtdışından almaya başladık. Yetmedi, çobanı da ithal ettik. Anadolu’da hayvanlara artık Afgan, Özbek ve Kırgızlar bakıcılık yapıyor. Çünkü, ahali ya işi ya da parasını beğenmiyor. Besiciler, “4-5 bin lira maaşa çoban bulamıyoruz” diyor.
Kasaplar Federasyonu Başkanı Fazlı Yalçındağ’a göre yerli etle ihtiyacın karşılanması, çobana en çok ihtiyaç duyulan küçükbaş hayvancılığa yönelişle mümkün. “Küçükbaş hayvan sayısını en az 2 katına, ülkedeki insan sayısına ulaştırmamız lazım. Ben mesleğe ilk başladığımda satışın yüzde 90’ı küçükbaşa dayalıydı. Şimdi kebap ve köfteci dışında koyun eti kullanan yok. Oysa ki Türkiye’nin şartları küçükbaşa daha uygun. Türkiye’de mera kalmadı. Başka ülkelerde meracılık sistemiyle neredeyse sıfır maliyetle hayvan kendine de yavrusuna da sahibine de bakıyor” diyen Yalçındağ, Türkiye’deki büyükbaş besiciliğinde ise girdilerin çok pahalı olduğunu söylüyor. Yalçındağ’ın “milli et” çözümü “milli çoban”ı da gerektiriyor.
Yumurta ihraç mı ithal mi?
Sadece et değil birçok gıdayı ithal eder olduk. En son kuru fasulye, barbunya, nohut ve börülcede gümrük vergisi sıfırlandı. Benim için en büyük şaşkınlık, Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkçi’nin CHP’li vekil Ömer Fethi Gürer’in önergesi sonrası son 21 ayda 41 milyon dolarlık yumurta ithalatı yaptığımızı açıklaması oldu.
Oysa bildiğimiz, Türkiye’nin yumurta ihracatçısı bir ülke olduğu... Hemen Yumurta Üreticileri Merkez Birliği Genel Sekreteri Dr. Hüseyin Sungur’u arayıp, bu rakamın neyi ifade ettiğini sordum; “O rakam kesinlikle sofralık yumurta değildir çünkü yumurtadaki yeterliliğimiz yüzde 130. Ürettiğimizin yüzde 30’unu ihraç ediyoruz. Çoğu Ortadoğu’ya 10 ayda 330 milyon dolarlık yumurta ihraç ettik” dedi.
Sungur’un tahmini açıklanan rakamın, damızlık ve kuluçka yumurtaya dair olduğu. Sungur, anaçta dışa bağımlı olunduğunu ve Türkiye’de üretilen yumurtaların gen kaynağının yurtdışından kuluçka halinde geldiğini söylüyor. Yerli gen hatları da oluşturulmuş ama yurtdışındaki ırklarla rekabet eder düzeye henüz gelememiş.
Koda bakıp al
Tabii, konu yumurta olunca güvenilirliğini de konuştuk Sungur’la. Üreticilerin ciddi denetim altında olduğu ve son tebliğin sektördeki kandırmacayı engelleyeceği görüşünde: “Bakanlık 2006’dan beri yumurtayı hassas olarak özel izlemeye aldı. Kümese, yeme, ilaca bakıyor. Yumurtada ağır metal ve antibiyotik kalıntısı arıyor. Zaten sıkıntı kayıt dışı tavukçulukta. Nerede nasıl üretildiği belirsiz yumurtalar gezen ve organik adıyla pazarlanıyor. Organik üretim sertifikası alanların da kaç
tane sattığını bilmiyoruz. Çapraz denetim yok. Köyde 15-20 tavuğuyla ürün yetiştirenden bahsetmiyorum. Kayıtsız küçük işletmeler ve kontrolsüz tavuk sürüleri oluştu.”
Sungur’un bahsettiği tebliğ, kodsuz yumurtanın 16 Nisan 2018’den itibaren satılamaması anlamına geliyor. Yumurtaların kabuklarına basılan kodları fark etmişsinizdir. Önce “TR” ibaresi olur. Bunu, yumurtanın yetiştirildiği ilin plaka numarası ve kafes numarası takip eder. Artık TR’nin önüne 0-1-2-3 rakamları konulacak. 0; organik yumurtayı, 1; gezen tavuğun yumurtasını, 2; kümeste gezebilen tavuktan alınan yumurtayı, 3 ise kafeste küçük bir alanda yumurtlayan tavuğun yumurtasını ifade edecek.
Sorularınızın cevapları burada
Bu köşede her hafta sürdürülebilir bir yaşama ve doğaya dair konuları ele alıyoruz. Yeşili, toprağı, ağacı kısaca çevreyi gündemin ilk sırasına koyup, ekosisteme, insan ve diğer tüm canlılara zarar verebilecek uygulamalara dikkat çekmek amacımız. Siz de sorularınızı, konu önerilerinizi ve merak ettiklerinizi gurkan.akgunes@milliyet.com.tr adresine gönderebilirsiniz.
Gelin her pazar siz de doğaya ses verin...