Gürkan Akgüneş

Gürkan Akgüneş

gurkan.akgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Dünyadaki tüketim sınırı ilk kez bu kadar çabuk aşıldı! Küresel Ayak İzi Ağı’nın verilerine göre 1 Ağustos itibarıyla gelecek yılın kaynaklarıyla 2018’i tamamlayacağız.

Düşünün; 365 gün için ayırdığınız bir paranız var. “Amaan bir daha mı gelicem dünyaya” deyip hovardalık yapıyorsunuz ve paranız 212 günde bitiyor. İhtiyacınız olan parayı yeniden bulmanız da mümkün değil. Ne yaparsınız?

İnsanlık bugün bu soru ve sorunla karşı karşıya. Çünkü, dünyanın 1 yıllık doğal kaynağını 1 Ağustos günü itibarıyla tüketmiş olacağız. O günden sonra da gelecek yılın kaynaklarıyla 2018’i tamamlayacağız. Küresel Ayak İzi Ağı’nın verilerine göre tüketim sınırı dünyada ilk kez bu kadar çabuk aşıldı. Zira, 30 yıl önce 15 Ekim’e kadar yetiyordu. Bugün ise temmuz ayını zor tamamlıyoruz. Hep ekolojik borçla dönüyor yani dünya. Böyle dönmeye devam ederse de 1.7 dünyaya ihtiyaç var.

Haberin Devamı

Zaten ekolojik dengedeki bozulmanın etkileri bu tabloyu fazlasıyla hissettiriyor. Daha yeni bir gecede 40 bin şimşek yaşamadık mı. Sabah 40 derecede kavrulduğumuz günün gecesinde hem de. Aşırı sıcağın etkisiyle çıkan orman yangınlarını görüyorsunuz. Kitlesel ölümler yaşanıyor. Şehirler, ülkeler susuzluğun pençesinde... Ama aniden bastıran sağanak 2-3 aylık yağışı birkaç saatte döküyor toprağa. Fakat ne su kalıyor o yağmurdan geriye ne de bereket. İşte, en önemli doğal kaynağımız su için artık kritik eşikteyiz. Uzmanlar uyarıyor; 2023’te mevcut su rezervimizin tümünü kullanmak zorunda kalacağız. 5-10 yıla su krizi kapımızda. Yağmur hasadını ciddi ciddi konuşma vakti geldi de geçiyor bile.

Toprağı sünger yapabilmek

İki gün sonra yeni dünya

Nedir yağmur hasadı? Yağmur suyunun tutularak toprakta ya da depolarda biriktirilmesi yöntemi. Yağışla yüzey akışına geçen suyu toprakta tutabilmek temel yaklaşım. Çünkü su toprakta hapsedilirse su ve besin döngüsü zarar görmüyor ve hayatın devamlılığı sağlanıyor. Zaten aksi durum, filmin sonu demek. Ama suyu tutabilmek için de toprağın adeta bir sünger gibi olması gerekiyor. Böyle olursa toprak tek seferde büyük miktarda suyu bir sünger gibi emip çok yavaş geri salıyor ve yeraltındaki canlılık artıyor. Fakat mevcut tarım yöntemi, kimyasal kullanımı ve işlenme şekli toprağı büyük oranda fayansa çevirmiş durumda. Zaten nüfusun yüzde 80’inin yaşadığı kentlerde toprak bulmak ne mümkün. Asfalt ve beton denizinde yaşıyoruz nihayetinde. İhtiyacımız olan yağmur da selle, hayatın felç olmasıyla, ulaşımın aksamasıyla anılıyor şehirlerde.

Haberin Devamı

Yılda 60 ton

Bu süreci en azından kentte yağmur hasadıyla onarabiliriz. Peki bu, bize ne kazandırır? Hesap basit. Ankara’da yaşıyorsanız 100 metrekarelik çatınızdan yıllık ortalama 30.4 ton su biriktirebiliyorsunuz. Bu da 2 kişilik bir ailenin yıllık su ihtiyacının üçte biri demek. Bu suyla 5 bin kez sifon çekip, 593 kere çamaşır yıkanabiliyor. İstanbul’da ise yıllık yağış miktarı Ankara’nın neredeyse iki katı. Bu da, İstanbul’da 100 metrekarelik bir çatıdan yılda ortalama 50-60 ton su hasat edilebileceğini gösteriyor. İstanbul’da 1.5 milyondan fazla bina olduğunu göz önüne aldığımızda nasıl büyük bir potansiyeli kanalizasyona gömdüğümüzü varın siz düşünün.

Haberin Devamı

Hal böyleyken ‘Su akar Türk bakar’ denildiğinde kimse kızmamalı . Çünkü Doğu Karadeniz Bölgesi hariç tüm bölgeler ‘yaklaşan fiziksel su kıtlığı’ kategorisinde. Bizse o suyu bugün çatılarda, asfaltta, betonda heba ediyoruz. ‘Günah keçisi’ ilan ettiğimiz yağmurla hızla barışmamız, şehirlerde onu toprakla buluşturacak çözümler bulmamız şart.