“Kahverengi felaket” denilen çöl tozu fırtınasından, Güneydoğu Anadolu’daki birçok kent etkilendi. Görüş mesafesi düştü, “dışarı çıkmayın” anonsları yükseldi. Beraberinde yeni sağlık risklerini de taşıdı. Tozlu bir geleceğe karşı, artık daha dikkatli olmalıyız
Gelecekte çok daha fazla maruz kalacağımız küresel bir felaket kapımızı çaldı bu hafta. İstanbul’da olsa eminim yer yerinden oynar, manşetlere taşınır, günlerce konuşurduk. Ama biraz uzakta cereyan ettiği için yeterince gündeme gelmedi. Çöl tozu fırtınasından bahsediyorum. Komşumuz Irak’ta 2 gün boyunca resmî tatil ilan edilmesine neden olan kahverengi felaket, aslında ülkemizi de ciddi derecede etkiledi. Güneydoğu Anadolu’daki birçok kentte haftanın ilk 2 günü gökyüzü kahverengiye büründü. Toz bulutu nedeniyle görüş mesafesi 5-10 metreye kadar düşerken, sokaklardan da zaman zaman “dışarı çıkmayın” anonsları yükseldi. Ve hayatı felç eden çöl tozu fırtınası, coğrafyamıza beraberinde yeni sağlık risklerini de taşıdı.
Belki çok fazla dillendirilmedi, ancak Güneydoğu’da haftanın ilk 2 günü maskesiz dışarıya çıkanlar ciddi risklerle karşı karşıya bulunuyor. Özellikle kalp-damar ve solunum yolu rahatsızlığı bulunanlar, uçuşan tozlar nedeniyle hayati tehditlerle yüz yüze. Çünkü boyutları 0.1 mikrondan daha küçük olan sürekli hareket halindeki ince toz taneleri, solunum sisteminde birikerek hasar yapıcı ve tıkayıcı etkide bulunuyor. Bu durum, kalp damar hastalıklarını ve kardiyovasküler rahatsızlıkları artırıyor. Raporlar, ince çöl tozu taneciklerini erken ölümlerle bile bağdaştırıyor. Diğer taraftan tozlarla birlikte, sonucu kolaylıkla kestirilemeyecek salgın hastalıkların taşınması riski de söz konusu. O tozlarla taşınan mikroorganizmaların, çeşitli enfeksiyonların yanı sıra menenjite dahi neden olabileceği belirtiliyor. Bir diğer tehdit ise tozların içindeki kirletici maddeler. En önemlileri de silisyum ile kurşun. Silisyum, ölümcül akciğer hastalığı silikozise yol açmasıyla biliniyor. Kurşun parçacıkları ise beyin hasarı ve ölümlerle ilişkilendiriliyor.
Uyarı sistemi
Yani, “çöl tozu” deyip geçmemek gerek. Nasıl ki bir gün önceden hava durumuna bakıp yağmur ya da kar yağdığında önlem alıyorsak, Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün, Toz Taşınımı Uyarı Sistemi’ne göz atıp hazırlıklı olmak, sağlığımız açısından çok önemli. Zira küresel ısınma, atmosferdeki toz konsantrasyonunu da önemli ölçüde artırıyor. Artık her geçen yıl toz fırtınalarıyla daha sık karşılaşacağımız aşikâr. Daha geçen ay, yine çöl kaynaklı 44 kenti etkileyen birkaç günlük “kahverengi alarm”a maruz kalmıştık. Ankara’da 2020 yılında oluşan toz fırtınasının ürkütücü görüntüsü de hâlâ belleklerde.
Bulunduğumuz coğrafya maalesef, “Tozlu kuşak” olarak ifade edilen Afrika, Orta Doğu ve Asya çöllerinin tam ortasında yer alıyor. Atmosfere atılan mineral toz emisyonlarının yüzde 70’i de bu toz üçgeninden kaynaklanıyor. Yıllık 2 milyar ton tozdan bahsediyoruz ve her yıl yaklaşık 20 milyon tonunun ülkemize taşındığı hesaplanmış. En riskli dönem de mayıs ayı. Kayıtlar ve yapılan ölçümler, mart ayıyla başlayan çöl tozu fırtınalarının mayıs ayında zirveye ulaştığını ortaya koyuyor. Ve en can sıkıcı olan yanı ise iklim kriziyle birlikte çöl tozu fırtınalarının artacağına yönelik öngörüler. “Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli”nin (IPCC) güncel iklim analizlerine göre, kuraklık hadisesinin sıklığı ve şiddetinin artmasıyla kum ve toz fırtınalarının daha yoğun yaşanması bekleniyor. Sahra Çölü’ndeki fırtınaların 1950’li yıllardan bu yana 10 kat arttığına bakılırsa bizi tozlu bir geleceğin beklediği apaçık.
Çöl tozunun Güneydoğu’yu etkilediği gün bazı illerde toz konsantrasyonu orta ve hassas deperlere ulaştı. 0-50 iyi, 51-100 orta, 101-260 hassas, 261-400 sağlıksız anlamına geliyor.
Türkiye’nin ortalama toz yoğunluğu haritası, sarı ve turuncu bölgeler toz konsantrasyonunun dönemsel olarak arttığı yerler.
En riskli bölge Güneydoğu Anadolu
Türkiye’nin güneydoğusunun en yoğun aerosol miktarına (toz taşınımına) maruz kaldığı görülüyor. Güneydoğu Anadolu Bölgesi dışında, İç Anadolu Bölgesi’nin güneydoğusu ve Akdeniz Bölgesi’nin doğusu, atmosferdeki aerosollerin en yoğun olduğu alanlar olarak karşımıza çıkıyor. Bu bölgelerin dışında, Iğdır, Ağrı ve İzmir illeri sınırları içinde de yüksek AOD yıllık ortalamaları hesaplanmış durumda.
Ne yapmalı?
Uzmanlar, toz taşınımının yüksek olduğu günlerde başta kalp ve solunum yolları hastalığı olmak üzere kronik rahatsızlıkları bulunanların, yaşlı ve hamilelerin kapalı ortamda kalmalarını öneriyor. Ayrıca toz fırtınasının etkili olduğu dönemlerde dışarı çıkıldığında ise ağız ve burnu maske ya da ıslak bezle kapatılması salık veriliyor.