GDO’yu Türkiye’ye sokan BESD-BİR’e, neden sürekli yeni GDO çeşitleri için ithalat izni istediğini sordum
Türkiye’de Genetiği Değiştirilmiş (GD) 36 tür mısır ve soya çeşidi var. Bunlar, büyük oranda tavuk çiftliklerinde kullanılıyor. Mevzuata göre, GDO’lu bir çeşidin direkt gıda amaçlı kullanımı suç. Tespiti halinde hapis cezası var. Ancak, özellikle soyanın gıdaya bulaştığına dair ciddi endişeler söz konusu. Önceki Tarım Bakanı Faruk Çelik de soyalı bazı gıdalarda GDO tespit edildiğini açıklamıştı.
Peki GDO Türkiye’de neden var? Tavuğu besleyebilmek için. Tavuk yemlerinin iki ana maddesi soya ve mısır. Türkiye’nin soya üretimi, 160 bin ton. İhtiyacı ise, 3 milyon ton. Mısırda üretim 6 milyon, ihtiyaç 7 milyon ton. Aradaki devasa fark, ithalatla kapatılıyor. Dünyadaki soya üretiminin yüzde 98’inin GD’li çeşitlerden olduğunu düşünürseniz GDO’nun nasıl bir kaçınılmaza dönüştüğünü görebilirsiniz. Bu tablo yeni de değil, 10-15 senelik bir mazisi var.
Ve bu tablodaki en önemli aktör Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği (BESD-BİR). Türkiye sınırlarına GDO BESD-BİR’in talebiyle giriş yapıyor. Dernek ithalat izni için Biyogüvenlik Kurulu’na başvuruyor, kurul da onay veriyor. Bugüne kadar süreç hep böyle işledi. Şimdi iki yeni mısır ve bir soya çeşidi için daha izin bekliyor dernek. Peki neden sürekli yeni GDO çeşitlerine ihtiyaç duyuluyor? Bunu BESD-BİR’e sordum. Genel Sekreter Prof. Dr. Ahmet Ergün yanıtladı.
Prof. Ergün’ün yanıtı GDO karşıtlarının en güçlü argümanı olan, bulaşma özelliğinde saklıydı: “Aslında bu yeni çeşitlere ihtiyacımız yok. Ama bu çeşitler uluslararası ticarette kullanıldığı için bulaşıklık sıkıntısı yaratıyor. Dünyada binlerce gemi bir gün soya, bir gün pamuk, bir gün kanola taşıyor. Koca koca gemileri ne kadar temizleseniz de içerisinde taşıdığından bir miktar kalıyor. Bu da bir sonraki ürüne bulaşabiliyor. Analizde Türkiye’nin tanımadığı çeşit GDO çıkarsa hapis cezası var. O problemi yaşamayalım diye bu başvurular yapılıyor.”
“Peki Neden GDO’lu yem alıyoruz?” sorusuna yanıtı ise şöyle oldu Ergün’ün: “Mısır ve soya yetersiz olduğu için ithalata mecburuz. Dünya üretiminin yüzde 90’dan fazlası da GDO’lu mısır ve soya olunca mecburen GDO’lu alıyoruz. Yeni dünya şartlarından kaynaklanıyor bu durum.” “Dünya niye GDO’lu üretim yapıyor” diye araya girince de “Zirai zararlıları yok etmek için kullanılan kimyasallar onlarca yıl dünyanın toprağını, suyunu kirletti. Buna ülkemiz de dahil. Bitkileri zararlılardan kurtaracağız derken, arı da dahil tüm faydalı böcekleri kuşları yok ettik. Bu kimyasalların dünyaya verdiği zarar o kadar yüksek ki, bununla GDO’lu zirai ürünleri karşılaştırdığınız zaman GDO çok ağır basıyor. Çok daha popüler oluyor. Ülkenizin topraklarını neden kimyasallarla kirletesiniz ki? Hal böyle olunca bütün dünyada GDO’lu üretim artıyor” dedi Ergün.
Ete geçiyor mu?
Anlaşılan GDO’lu yeni bir çeşit gemilere yüklendiği an, o çeşidin Türkiye’ye giriş süreci de başlamış oluyor. Tablo böyle devam ederse yakın gelecekte genetik müdahaleye uğramamış mısır ve soya bulmamız neredeyse imkansız hale gelecek. Şimdilik bunları hayvanlar yiyor. Ya da biz öyle sanıyoruz. Peki GDO’lu yem tüketen hayvandan insana geçiyor mu? Prof. Ergün’e bunu da sordum: “GDO sindirim sisteminde öyle bir yıkımlanıyor ki... Kalanların gen yapısının ete süte geçtiği miktar dikkate alınmayacak kadar az. Ayrıca ne tüketirseniz tüketin bir şekliyle onun gen yapısı size geçer. Ama öyle bir çevrime uğrar ki size zarar verecek şekle dönmez. ABD’de 320 milyon kişi 20 senedir doğrudan tüketiyor. Orada ne kanser ne erken ergenlik yapıyor lafı var. Bize sorarsanız yapıyor. Halbuki bilimsel yayınların içerisinde bunların hiçbiri yok.”
Türkiye’de üretilen tavukların hiçbir sağlık riski taşımadığını savunan Ergün’e son olarak “GDO zararsızsa sektör neden tavuklara ‘GDO’lu yemle beslenmiştir’ etiketi koymuyor?” sorusunu da yönelttim: “Piliçlerin yeminin iki temel hammadddesi var. Biri mısır, biri soya. Ve bu yemlerin kaynağı özellikle de soya... Ülkenizde kullandığınız soyanın tamamı GDO’lu ise bunu ayrıca yazıp da ilan ediyorum demenin bir anlamı var mı? Türkiye’de yediğimiz piliçler nasıl besleniyor derseniz; GDO bir gerçektir. Özellikle de soya ve GDO bir gerçek. Bir otoritenin tercih nedeni. EFSA(Avrupa İlaç ve Gıda Otoritesi) koyarız derse biz de koyarız. Sıkıntı olmaz.”