Otobüste, metrobüste pek çok kişinin elinden düşürmediği cep telefonları, yarattıkları elektromanyetik kirlilik nedeniyle virüslerin etkisini artırabiliyor
Koronavirüs kapımızda. Herkes endişeli. Maskeler, el dezenfektanları adeta yok satıyor. Otobüs, metro ve metrobüsler dezenfektanlarla temizleniyor. Peki bu önlemler yeterli mi? Almamız gereken başka tedbirler de var mı? Mesela toplu taşıma araçlarındaki cep telefonu kullanımını sınırlandırmak gibi. “Ne alaka” dediğinizi duyar gibiyim. Aslında ilk okuduğumda ben de benzer bir tepki verdim. Ama isterseniz önce önerinin sahibi, Işık Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Dr. Rüştü Murat Demirer’e bir kulak verelim:
Baz istasyonu gibi
“Elektromanyetik kirliliğin virüslerin etkisini artırdığına yönelik araştırmalar var. Özellikle metrobüs ve otobüslerde yoğunluk nedeniyle noninozie şiddet çok yüksek. Herkesin elinde bir telefon var ve Faraday kafesi etkisi nedeniyle adeta bir baz istasyonuyla yolculuk ediyoruz. O yüzden İBB Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na mektup yazıp, bant genişliğini artırıcı uygulamalardan kaçınılmasını önerdim. Mesela film ve video izleyenler yüksek bant genişliği kullanıyor ve çevresine daha çok zarar veriyor.”
Virüsün yeteneği artıyor
Dr. Demirer, elektromanyetik (EM) kirliliğe dair literatürü yakından takip eden bir akademisyen. Boğaziçi Üniversitesi’nde Biomedikal Mühendisliği bölümünde doktora yapmış, Ohio State ve Memphis üniversitelerinde aynı alanda doktora sonrası çalışmalarda bulunmuş. Koronavirüsle EM kirliliği arasındaki ilişkiyi şöyle açıklıyor: “Koronavirüse benzer yapıdaki İnfulenzanın EM kirliliğin yüksek olduğu alanlarda daha kolay yayılım gösterdiği saptanmış. Koronavirüs gibi RNA etkili tek sarmallı viral yapılar, hücre içine girerek yaşıyorlar. Yapılan çalışmalar, EM yoğunluğun yüksek olduğu durumlarda bu tip virüslerin, RNA’lara daha iyi yapıştığını ortaya koyuyor. Yani virüsün replikasyon yeteneği artıyor. Bu da insanda enfekte etkileşiminin artması demek. Şu anda Türkiye’de EM kirliliğin atermal etkisi çok fazla önemsenmiyor. Geçerli olan termal sınır. Elektromanyetik dalga, belli bir ısının üzerine çıkmayınca hücrelerin etkilenmeyeceği kabul ediliyor. Halbuki atermal etkilerin hücre içindeki RNA etkilerini bozduğunu biliyoruz. Gribe neden olan virüsler de bundan çok yararlanıyor.”
Ya 5G’de me olur?
Bugün bazı çevrelerin koronavirüsü 5G çalışmalarıyla ilişkilendirdiğini de söyleyelim. Komplo dozu yüksek olsa bile, bu iddiayı dile getirenlerin en büyük kozu, 5G’nin sağlık üzerine etkilerine yönelik araştırmalar. Dr. Demirer de, 5G’de frekansların çok büyüyeceğini ve her kullanıcının birer baz istasyonu görevi göreceğini söylüyor. Özellikle Londra’nın 5G’nin bazı protokollerini kabul etmediğine dikkati çekiyor.
EM kirlilik ile virüsler arasındaki ilişkiyi Üsküdar Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Osman Çerezci’ye de sordum. Osman hoca, bu alandaki otoritelerden biri. Kirliliğin biyolojik etkileriyle ilgili araştırma ve ölçümler yapıyor. O da, EM kirliliğin bağışıklık sistemini güçsüzleştiren bir etki yarattığı görüşünü taşıyor. Çerezci, “Kirlilik çok yüksekse bu sizi kanser yapar. Düşük seviyeli yoğun maruziyet ise vücudu zayıf düşürür. Virüs, bağışıklık sistemi zayıf kişiye denk geldiğinde de onu daha ağır etkiler.” uyarısında bulunuyor.
Cep telefonları ve tabletlerle adeta yapışık yaşadığımızı göz önüne aldığımızda, bu uyarıların önemi daha da artıyor. Bugün artık virüslerin insanlığı tehdit ettiği bir dünyada EM kirliliği daha çok konuşmamızda fayda var. Zira bu, en az çevre kirliliği kadar hayati bir konu.