Gürkan Akgüneş

Gürkan Akgüneş

gurkan.akgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bayramda bir anda çilek konuşur olduk. Tuzlu suda bekletilen çileklerin içinden böcek çıkma videosu iştahımızı epey kaçırdı. Görüntüleri izleyenler evdeki çileklere iğrenerek bakar oldu. Bazıları da dolaptaki çilekleri tuzlu suya koyarak dakikalarca içinden böcek çıkmasını bekledi. Sonunda bu videonun da kurgu olduğu anlaşıldı.

Aslında çilekte böcek gibi minik canlıların bulunması o kadar da kötü bir şey değil. Hatta meyvenin sağlıklı olduğunun bir emaresi olarak görebiliriz. Elbette, böcekli ya da kurtlu yiyelim demiyorum. Ancak o böceğin hiç olmaması pahasına meyvelere sıkılan zehirlerin farkına varalım. Sonuçta çilek, böğürtlen, dut gibi meyveler yıkanarak tüketiliyor. Yıkama esnasında da varsa irili ufaklı birçok zararlı uzaklaştırılıyor. Ama böcek öldürücü kimyasal varsa meyvede sabaha kadar da yıkasak nafile! Çünkü kimyasal, meyvenin tüm dokularına işliyor. Öyle tuzlu suya atarak da anlayamıyoruz zehir bulaşıp bulaşmadığını! Ama şunu biliyoruz ki, çilekte böcek öldürücüler sıklıkla kullanılıyor.

Haberin Devamı

Çilekte böcek mi zehir mi

Kimyasaldan kurtuluş yok

ABD’de yapılan araştırmada, çileklerin yüzde 99’unda pestisit kalıntısı saptandığını daha önce bu köşeden duyurmuştuk. O yazıda Türkiye’deki çileklerde de böcek zehri “Dichlorvos” tespit edildiğini vurgulamıştık. Dichlorvos, arı ve balıkları zehirleyebileceği uyarısıyla satılan, kromozomlarda hasara yol açan bir kimyasalın adı. Neyse ki yasaklandı. Ancak muadilleri hâlâ tarlalarda kullanılıyor. Çilekteki yaprak bitini, yaprak kurdunu, kırmızı örümceği uzaklaştırmak için şu an kullanılıyorlar. Birçoğu da “muhtemel kanserojen”. Ve böyle videolardan sonra, bu tür kimyasalların büyük olasılıkla kullanım miktarları artacak. Şehirlerdeki tüketicilerin böcek endişesi, köydeki çileği daha zehirli hale dönüştürecek. Oysa ekolojinin temel prensibi, böcekten ziyade böceği yok edenlerden endişe etmemiz gerektiğine işaret ediyor.

Zaten böcek yiyoruz

Bunu ısrarla vurgulayan uzmanlardan biri de Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Cem Özkan. Böcek bilimi denildiğinde Türkiye’de akla ilk gelen isimlerden biri o. Meyvede kurt-böcek olmasını Cem Hoca da sağlık işareti sayıyor. Böcek nedeniyle paniğe kapılma halini de ekolojik kültür eksikliğine bağlıyor: “Böceksiz bir dünya yok. Biz böceklerden sonra gelmişiz. Onlar 300 milyon yıldır varlar ve biz o canlılara muhtacız; onlar bize değil. Onların yaptığı tozlaşma sayesinde sebze-meyve yiyebiliyoruz. Balık türleri denizdeki larvaların sayesinde hayatta. Bilimde, sanatta, eğitimde her yerde böceklerin etkisi var. Bugün drone varsa erkek arı sayesinde. Yani böcekler her yerde. Gıdamızda da olmaları normal. Zaten yılda ortalama 600 gram böcek tüketiyoruz. Ekmekte, salçada böcek parçaları var. Ama var diye ekmekten salçadan mı vazgeçeceğiz. Hayır! Kurtlu meyveyi ben de yemem. Ama böcekli mi ilaçlı mı ikileminde kalırsam öncelikle ilaçlıdan uzak dururum. Böcekleri doğal yöntemlerle gıdamızdan uzaklaştırmak mümkün. Biz bunun denemelerini yaptık ve başardık.”

Haberin Devamı

Cem Hoca, videodaki gibi tuzlu suyun birçok meyvede işe yaradığını söylüyor. Kendileri de vişne, kiraz, incirde deney yaparken tuzlu su kullanırlarmış. Böylelikle erken dönemde meyvenin içine girip leke bırakmayan kurdu tespit ederlermiş. Tuzlu suyun çilek gibi birçok meyvede kullanılabileceğini belirtiyor. Ama asıl vurgusu kimyasal zehirlere ilişkin: “Böcekleri öcüleştirirsek, kazanan bize tarım zehirlerini satanlar olur. Kaybeden ise doğamız ve biyolojik çeşitliliğimizdir.”