Böcekler her yıl yüzde 2.5 oranında yok oluyor. Oran çok yüksek. Adeta böcek aleminin çöküşüne işaret ediyor. Peki böceklerin katili kim?
Bir tırtılın üzerine basan bir kırlangıç öldürmüş demektir... Erik Wickenburg’un bu ifadesi; ekosistemdeki canlı zincirinin tek cümlelik özeti adeta. Doğadaki her canlı birbirine bağımlı. Ne arı çiçeksiz yaşayabilir ne de çiçek arısız çoğalabilir. Zincirden bir halka eksildiğinde diğer halkalar da tehlikeye giriyor. Belki birçoğumuz bunun farkında değiliz ama kaderimiz diğer canlıların elinde. Varlığından haberdar bile olmadığımız ya da hiç önemsemediğimiz canlı türleri yok olduğunda, bizim kıyametimiz de başlamış oluyor.
Bugün bu riski, gezegende birlikte yaşamaktan hiç de keyif almadığımız böcekler için fazlasıyla hissediyoruz. Çünkü yapılan bir araştırma, böcek popülasyonunun dramatik bir şekilde azaldığını ortaya koyuyor. Biological Conservation dergisinde yayımlanan çalışmaya göre, böcekler her yıl yüzde 2.5 oranında yok oluyor. Oran çok yüksek. Adeta böcek aleminin çöküşüne işaret ediyor. O alem ki, yeryüzündeki insan ağırlığının 17 katı. 30 milyon tür böcek yaşıyor evrende ve gördüğümüzde ‘Iyyy’ dediğimiz o böceklere göbekten bağlıyız. Eğer böcek ölümleri bu hızda sürerse, yüzyılın sonunda dünya böceksiz kalacak.
Bu da, insanlığın kıyameti olarak değerlendiriliyor. Mesela biyoloji profesörü Dave Goulson, “İster sevin, ister öcü gibi korkun ama böcekler olmadan biz insanlar hayatta kalamayız” diyor. Prof. Goulson, böceklerin hayati rolünü şöyle açıklamış; “Tüm yiyecek ağlarının kalbinde yer alırlar. Bitki türlerinin büyük çoğunluğunu tozlar, toprağı sağlıklı tutar, besinlerin geri dönüşümünü sağlar, zararlıların çoğalmasını engellerler.”
Peki böceklerin katili kim? Failler listesinin ilk sırasında, pestisit (tarım zehirleri) var. Hani çiftçimizin armuta bir yetiştirme sezonunda ortalama 18 kez attığı var ya, işte o zehir. Mevcut tarım yöntemi, böceklerin yaşamasına kesinlikle izin vermediği için inanılmaz boyutta pestisit kullanımıyla karşı karşıyayız. Böylesi bir kullanım, topraktaki canlılığı bitiriyor. Zira o zehir, zararlı-zararsız bütün mikro yaşamı yok etmek için üretilmiş. Pestisit bir süre sonra topraktaki canlılığı da yok ediyor. Ama çiftçi bunu fark edene kadar, iş işten geçmiş oluyor. Artık o toprakta üretim için daha çok kimyasal kullanmak zorunda. Birileri bu düzenden kâr ediyor. Tabii gezegenin yok olması uğruna.
Diğer yandan insanlar, pestisitlere hep birincil etkileri nedeniyle mesafeli. Evet, kanser, kısırlık, hormonal bozukluk ve sinir sistemi hastalıklarıyla pestisit maruziyeti arasında bir ilişki var. Ancak bununla birlikte pestisitler, çevre için de büyük tehdit. Tarımdaki aşırı kullanım nedeniyle kuşlar, böcekler, balıklar zaman zaman toplu halde kırıma uğruyor. Su kaynaklarında da ciddi pestisit kirliliği olduğunu biliyoruz. Yüzlerce su kaynağı üzerinde yapılan bir çalışma, suyumuzda onlarca çeşit pestisit kalıntısı bulunduğunu ortaya koyuyor. Kalıntıların birçoğu da canlıların sinir sistemini etkileyen klorlu bileşikler. Toprağımız, sebzemiz ve suyumuzda hal böyleyken yakın gelecekte böceklerin akibetine uğramamız kaçınılmaz.