Doğu Karadeniz’de ayı popülasyonunun çok arttığını iddia ederek, koruma altındaki ayıların avlanması çağrısına karşı “ekosistemin doktoru” olarak nitelediği ayının sistemdeki payını anlatan Dr. Yasin Uçarlı’ya kulak verelim.
Ayılar çıldırdı, ‘İnsan yiyen ayılar geliyor’, ‘Bakmayın öyle sevimli göründüklerine’... Pazartesinin gazete başlıklarıydı bunlar! Haberlerin kaynağı da, yaban hayatı uzmanı bir akademisyen, Prof. Şağdan Başkaya. Doğu Karadeniz’de ayı popülasyonunun çok arttığını iddia ederek, koruma altındaki ayıların avlanması çağrısında bulundu Şağdan Hoca: “Ayılar 2009’dan beri 21 kişiyi öldürdü. 100 kişi sakat kaldı. Ayılar dokunulmazlık kazandı. İnsan yiyen ayı nesli geliyor.”
Hocanın av turizminin gelişememesinden duyduğu üzüntünün arşivde durduğunu hatırlatalım. Ve boz ayı avının Türkiye’nin de taraf olduğu Bern Sözleşmesi’yle yasaklandığını da. Tabii asıl önemli olan açıklamalarının ne kadar bilimsel olduğu.. Zira bölgedeki ayı popülasyonunu tespit etmek için Tarım ve Orman Bakanlığı’nın başlattığı Büyük Karnivorların Yönetimi Projesi henüz sonuçlanmadı. Proje kapsamıda, bölgedeki ayı popülasyonu GPS, kameralı tasma ve 300 foto kapanla sayılacak. Ayıların göç yolları, beslenme alışkanlıkları ve davranış kalıpları izlenecek. Tam sayı, proje sonunda öğrenilecek.
Net sayı yok
Yani bakanlığın bile önünde net sayı yok. Projede danışman olarak çalışan bir başka akademisyen Artvin Çoruh Üniversitesi Yaban Hayatı Bölümü’nden Dr. Yasin Uçarlı’yla da konuştum. O da, bölgesinde (Artvin) 50’ye yakın birey olduğunu ve yüzde 10’luk artış bile yaşanmadığını söylüyor. Yasin Hoca, zaten envanter sayımının aynı bireylerin sayılma ihtimali nedeniyle çok sağlıklı olmadığını; kesin rakamlara ancak DNA analiziyle ulaşılabileceğini anlatıyor.
Öte yandan, bölgedeki bakanlık yetkilileri, “insan yiyen nesil” tespitini haklı çıkaracak bir vaka da hatırlamıyor. 21 ölüm, 100 yaralı rakamı onlarda yok. Hatta ayıların insanlarla karşılaştıklarında genellikle kaçtığını, sadece yanlarında yavruları varsa onları koruma adına saldırma davranışı gösterdiklerini söylüyorlar. Buraya dikkat! Karşılaşma çok büyük oranla insanların değil, ayıların doğal yaşam alanlarında oluyormuş. Mantar, alıç toplamak; ağaç kesmek ya da kovanlarla ilgilenmek üzere insanın ayıların habitatına girmesi durumunda yani. Zaten sorunu yaratan da ekosisteme insan müdahalesi. Mesela ayıların beslendiği meyve ağaçlarının yakacak olarak kesilmesi bu müdahalelerden biri. Ya da yapılaşma. Öte yandan insan-ayı çatışmasında tek yol ayıları ortadan kaldırmak da değil. Doğa Koruma çalışanları bölgede yaban meyveleri yetiştirmeye başlamış mesela ayılar için. Elektrikli çit, arı kovanlarını yükseğe taşıma gibi önlemler de çatışmayı azaltmış.
Kazanan insan mı olur?
Peki diyelim ki, ayıları vurduk ve ormanı onlardan aldık. Kazanan insan mı olur? Gelin, “ekosistemin doktoru” olarak nitelediği ayının o sistemdeki payını anlatan Dr. Yasin Uçarlı’ya kulak verelim: “Ayılar tepe yırtıcı sınıfında. Kurt, yaban keçisi, yaban tavşanı, geyik ve karacanın doğadaki devamlılığı için ayı, olması gereken türlerin başında geliyor. Ekosistemin anahtar türleri olan ayılar hastalıklı bireyi popülasyondan çıkarıyorlar ve neslin en güçlü birey üzerinden devamını sağlıyorlar.” Büyük memeliler konusunda çalışan Dr. Yasemin İlmen de, boz ayıların yok olması halinde ekosistemde yaban domuzlarının aşırı oranda artacağına dikkat çekiyor.