Aydın, insanlığın geleceği adına kaygı veren büyük bir arı kıyımına sahne oldu. Olağan şüpheli ise; “tarım ilacı” olarak lanse edilen pestisitler.
Eğer arılar yeryüzünden kaybolursa insanın sadece 4 yıl ömrü kalır”... Aydın’da geçtiğimiz günlerde yaşanan kitlesel arı ölümü, hemen Albert Einstein’ın bu veciz öngörüsünü akıllara getirdi. Çünkü gerçekten de Aydın, insanlığın geleceği adına kaygı veren büyük bir arı kıyımına sahne oldu. Milyonlarca arının yok olduğu bir yıkım söz konusu. Olağan şüpheli ise; “tarım ilacı” olarak lanse edilen pestisitler.
Zaten pestisitler epeydir, arı ölümlerinin baş sorumlusu olarak görülüyor. Özellikle “Neonikotinoid” sınıfındaki böcek zehirleri... Arıların merkezi sinir sistemine toksik etki yapan neonikotinoidlerin arı popülasyonunu sona erdirmesinden endişe ediliyor. Yersiz de değil bu endişe. Araştırmalar, neonikotinoidlerin bağışıklık sistemini çökertmek, kovana dönüş ve gıda bulma gibi davranışları bozmak gibi etkilerle “Koloni Çöküş Sendromu”na neden olduğunu ortaya koyuyor. Daha da kötüsü, bu zehirlerin tek uygulamadan sonra bile aylarca hatta yıllarca toprakta kalabilmesi. Uygulamadan 6 yıl sonra bile odunsu bitkilerde, ölçülebilir düzeylerde neonikotinoid kalıntısı saptanabiliyor.
Hangi zehir?
Hal böyle olunca, Avrupa Birliği 2013 yılında üç neonikotinoid türünü yasakladı. Tamamen yasaklanması da gündemde. Kanada da benzer bir yasağı tartışıyor. “Ülkemizde durum ne?” diye merak ediyorsanız Aydın’a bakmanız yeterli. Evet, tamamen serbest. Ancak Aydın’daki arı ölümlerinin neonikotinidlerden mi yoksa başka grup pestisitlerden mi olduğu tam olarak bilinmiyor. Görünen o ki, bilinmesi de pek mümkün değil. Nedenini, Aydın Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Ayhan Özdemir’den dinleyelim:
“Kullanan eğitimsiz”
“Ölümler geçen sene de oldu analizlerden hiçbir şey çıkmıyor. Çünkü laboratuvarlar da yeterli değil. Sadece belli etken maddelerinin analizi yapılıyor. Ama tarlada ne kullanıldığını bilmiyoruz. Bölgede Karayolları yol kenarlarını ilaçlatıyor. İlaçlama sonrası bakıyorsunuz, o bölgelerde arı ölümleri artmış. Soruyorum ‘Ne kullanıyorsunuz’ diye görevlilere, ‘İlaç geçen seneden kalmıştı. Bitirince kutusunu çöpe attık, bilmiyoruz’ diyorlar. İlacı kullanan eğitimsiz. İlacın üzerinde ‘canlılara zarar vermez’ yazsa bile o içine daha etkili olsun diye başka maddeler karıştırıyor. Aydın’da tarım arazilerinde çift sürülürdü, şimdi ne çift kaldı ne de at. Adam pompayı takıyor ot kurutmayı basıp geçiyor. Ama ne oluyor ot yiyen her türlü hayvan, kurdu da kuşu da ölüyor. Bugün 7. ayda Söke ovasına gelin ağzınız açık gezemezsiniz. O kadar zehir atılıyor ki canlı kalmanızın mümkünatı yok. Nereye gidiyoruz? Bu insanların yediği içtiği her şey ilaç. Her şeyi zehirden üretiyoruz, zehirli yiyoruz. Sonra da hastanelere yüz binlerce lira para ödüyoruz. Bu sisteme arı mı dayanır?”
Gıdanın üçte ikisi
Özdemir’in çığlığı aslında Türkiye’nin tüm tarım ovaları için geçerli. Yoğun tarımın yapıldığı her yörede benzer ilaçlama çılgınlığı olduğu bilinen bir gerçek. Zaten pestisit kullanımı, havaza bazında incelenince istatistik de bunu söylüyor. Bu durum sadece arılar için bir tehdit değil. Nihayetinde o pestisitlerle yetişen ürünleri yiyoruz. Ayrıca gıdanın üçte ikisi de arının yaptığı tozlaşmayla soframıza geliyor. Zaten Einstein’ın teorisi de, arıların bitki döllenmesinde oynadığı bu kilit role dair. Çünkü çiçekli bitkilerin tümü arı sayesinde çoğalabiliyor. Bir süre ABD’de yaşayan Ayhan Özdemir, orada bu durumun nasıl farkında olunduğunu şöyle anlatıyor: “ABD’de arının nasıl korunduğuna şaşırırsınız. Bir tanesini dahi öldürtmüyorlar. Tarım müdürlüğü görevlileri bahçelere arı koyduruyor ve 150 kovan devlet tarafından destekleniyor. Çiftçi, daha iyi tozlaşma olsun, mahsulüm güzel ve kaliteli olsun diye buna 50-100 kovan daha ekliyor. Bal için de değil, sadece tozlaşma için.”
Akşam uzlaşması
Özdemir, iki yıl üst üste gerçekleşen toplu ölümler sonrası tarla sahipleriyle bir uzlaşmaya vardıklarını ve artık ilaçlamanın akşam saatlerinde yapılması için mutabakata vardıklarını söyledi. Bölgedeki mühendisin “Çiçeğin üzerinde arı görmediğim zaman ilacı atıyorum” dediğini aktaran Özdemir, “Eğer yapılacaksa da ilaçlama akşam yapılmalı. Yaprak böcekleri zaten akşam çıkar. Gündüz arı çiçekte değilken atsan ne olur. Arı, onu nektardan, polenden alıyor. Zehir kanadına değse alıp yuvasına götürüyor ve tüm kovanı öldürüyor.”