WWF Türkiye’nin raporuna göre plastik kirliliğinin en yüksek olduğu denizlerden biri Akdeniz. Denizdeki mikroplastik oranı öyle bir seviyeye ulaşmış ki balık yerken bile plastik yemeye başlamışız.
Plastik atık günümüzün en önemli çevre sorunu. Boyutu ürkütücü. Rakamlar inanılmaz. Sadece denizlerde 150 milyon ton plastik atık olduğu tahmin ediliyor. Böyle giderse, ki gidiyor 7 yıl sonra her 3 ton balık karşılığı 1 ton plastik atık denizlerde olacak.
En yakın tehlike Akdeniz’de. WWF Türkiye’nin raporuna göre Akdeniz, plastik kirliliğinin en yüksek olduğu denizlerden biri. Denizdeki mikroplastik oranı öyle bir seviyeye ulaşmış ki balık yerken bile bir miktar plastik yemeye başlamışız.
Rapor, Akdeniz’in açık sularını, deniz tabanını ve kıyılarını kirleten atıkların yüzde 95’inin plastik olduğunu ortaya koyuyor. Atıkların başlıca kaynağı ise Türkiye ve İspanya. İtalya, Mısır ve Fransa kirletici etkisiyle bu iki ülkeyi takip ediyor. Türkiye günde 144 ton, İspanya 126 ton, İtalya ise her gün 90 ton plastik atık boşaltıyor Akdeniz’e. Neler mi?
Torba, sigara izmariti, balon, şişe, şişe kapağı veya pipet... Tabii bunlar gözle görünen büyük parçalar.
Plastik denizi; Akdeniz
Asıl deniz yaşamını tehdit eden atık türü ise, büyüklüğü 5 milimetrenin altında olan mikroplastikler. Akdeniz’deki mikroplastik yoğunluğu maalesef rekor seviyede. Kilometrekarede 1.25 milyon parçacık tespit edilmiş. Bu Büyük Okyanus, Atlas Okyanusu ve Hint Okyanusu’nda plastiklerin biriktiği 5 adadaki plastik yoğunluğunun 4 katı demek. Plastiklerin büyük çoğunluğu da biyoçözünür değil. Yani yüzlerce hatta binlerce yıl orada kalmaya devam edecekler.
İki yolla oluşuyor mikroplastikler. Bir kısmı büyük atıkların, rüzgar, dalga veya ultraviyole ışınlarıyla parçalanmasıyla... Bir de insan eliyle. Mesela cilt temizleme ürünlerinde kullanılan plastik boncuklar, sabun, krem, temizleme jeli ve diş macunlarına koyulan zerrecikler ya da çamaşır makinesinden çıkan sentetik parçaların denize ulaşmasıyla. Sadece deniz yaşamıyla da sınırlı değil mikroplastikler. Havada da varlar, musluk suyu, bal ve birada da. Her yanımız mikroplastiklerle sarılı yani. Aslında bugün Akdeniz’de yüzerken su yuttuğunuzda bilin ki, ciddi oranda mikroplastiği de bünyenize alıyorsunuz.
Özellikle de deniz sezonlarında kirliliğin arttığını vurgulamak gerek. Zira, Akdeniz’e gelen yıllık 200 milyondan fazla turistin yaz aylarında deniz kirliliğinde yüzde 40 artışa neden olduğu hesaplanmış. Kirliliğin gelecekte turizmi baltalaması da muhtemel. Kirlenme nedeniyle, turist sayısının azalacağı, iş ve gelir kayıplarının yaşanacağı, kıyı ve liman temizliği maliyetlerinin artacağı öngörülüyor. Mesela Nice kenti. Kıyı temizliğine her yıl 2 milyon euro harcıyor.
Cilt temizleme ürünleri, sabun ve kremlerdeki zerrecikler mikroplastik oluşumuna etki yapıyor.
Peki ne yapabiliriz?
Akdeniz’i, FIFA 2018 Dünya Kupası’nda tribünleri ve soyunma odasını temizleyen Japonlara bırakamayacağımıza göre, tek kullanımlık plastiği hayatımızdan çıkarmakla işe başlayabiliriz. Hem de bu ay başlangıç için en doğru zaman. Çünkü ay boyunca “Plastic Free July” kampanyası var. Avustralya’da 2011 yılında başlayan kampanyayla küresel ölçekte her geçen gün daha fazla insan plastik tehdidinin farkına varıyor. Plastik yüzünden sık sık deniz canlılarının ölümüne tanık olan Deniz Kaplumbağaları Araştırma, Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezi’nin(DEKAMER) çağrısına da kulak verebililiriz: “Kendinize yeni kural edinin, kumsala her gittiğinizde 3 parça plastik toplayın.”