Çok değil daha 20 gün önce “Gelsin artık şu yaz” diye sızlanırken bir anda klima ve vantilatör önüne mıhlandık. Hemen ardından da sokağa yağmurluk ve montlarla adım attık. İklim artık olağan değil. Denge bozuldu çünkü küre ısınıyor. Zaten iklim bilimciler de epeydir küresel ısınma uyarısı yapıyor.
Tabii, Arda Turan’ın şımarıklıkları ya da birkaç yılda günah keçisi ilan edilecek bir futbolcunun transferi kadar önemli olmadığından; bizde hep gündemin alt sıralarında kalıyor bu uyarılar. Neyse ki, marjinal sıcaklıklar sayesinde bir nebze de olsa bilimin sesi duyulur olmaya başladı. Aynı depremde olduğu gibi. Fay hatları üzerinde şehirler kurduğumuzu da 17 Ağustos’tan sonra öğrenmiştik. “Afet bilinci”ne sahip olmasak da “felaket bilinci”miz her felaketle biraz daha artıyor.
Korkulan bir senaryo
Malum, geçtiğimiz hafta afet derecesine varan çöl sıcağıyla karşı karşıyaydık. TV ekranları güneşten nasıl korunacağımıza, nasıl beslenip ne kadar su tüketmemiz gerektiğine dair bilgilerle doldu. Ama yine ağırlıkla nedenden çok sonucu konuşmakla, Urfalıların nasıl serinlediğine odaklanmakla yetindik. Oysa sıcaklıklardaki bu hızlı değişimler, yağış rejimlerindeki anormallikler aslında hep korkulan senaryoya dair belirtiler.
Ne mi var o senaryoda? O senaryoda susuzluk var, kuraklık var, toprak kaybı, göç, açlık ve ölüm var. O senaryoda deniz seviyesinin metrelerce artmasıyla İstanbul ile İzmir gibi kıyı şehirlerinde kentsel yaşamın önemli ölçüde hasar alması var. Senaryoda gıda fiyatlarının astronomik derecede artışı, Türkiye’nin güney bölgelerinde turizmin sona ermesi, Erciyes’teki buzulun 2070’te tamamen erimesi ve İstanbul’da temmuz aylarının 50 derece olması var. Bu senaryonun gerçeğe dönüşmesinin artık an meselesi olduğunu da bayramda fark ettik. Bugünkü gibi tüketip şimdiki gibi yaşamaya devam edersek çocuklarımıza yaşanabilir bir dünya kalmayacak. Serinlemek için ayarını yükselttiğimiz klimanın sera etkisini daha artırdığını anlamazsak, her kestiğimiz ağaçla emisyonu artırdığımızı görmezsek, enerjimizi fosil yakıtlardan değil de güneşten, rüzgardan sağlayamazsak ya biz ya da torunlarımız dünyanın sonu filminin oyuncuları olacak.
Kritik seviye geçildi
Elbette bireysel ve toplumsal bilinç kadar karar vericilerin iklim değişikliğine bakışı da önemli. Çünkü atmosferdeki karbondioksit yoğunluğu kritik seviye olan 400 ppm’i geçti. 195 ülke en son Paris İklim Anlaşması’yla sera gazı salınımını yüzde 28 oranında azaltma hedefi koydu. Trump anlaşmaya darbe vursa da 1.1 derece olan sıcaklık artışının 2’yi aşmaması için küresel bir bilinç var. Gidişatı geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin İklim Değişikliği Başmüzakerecisi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar’la konuştuk. Mehmet hoca, Paris Anlaşması sonrası mevcut durumu anlattı. O da aşırı sıcağın, iklim değişikliğinin bir yansıması olduğu görüşünde.
“İklim değişikliği insanlar için inanış meselesi olmaktan çıktı. Artık iklim değişikliğinin etkileri hissedilmeye başlandı. 2016 tarihin en sıcak yıllarından biriydi. 2017’nin daha da sıcak olması bekleniyor çünkü dünya ısınıyor. Dünyanın ortalama ısısı 14 dereceden 15.1’e çıktı. Türkiye’de de bu artışın yaşandığı bilimsel çalışmalarla ortada. Durum iyiye gitmiyor. Bunun sebebi de insanoğlu. Artan nüfusla birlikte, insan faaliyetleri atmosferde sera etkisi yapıyor. İnsanoğlu kendi kazdığı kuyuya kendisi düşecek gibi görünüyor” diyor.
Prof. Birpınar’ın, Paris ve sonrasına dair görüşlerini ise haftaya bırakalım.
“Özür borcumuz var”
Doğal kaynakları acımasızca tedbir almadan tükettiğiniz zaman şimdiki noktaya gelmenin kaçınılmaz olduğunu dile getiriyor Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar: “Deniz seviyesi 19 santim arttı. Tedbir alınmazsa 2100’de 5 metre artacak, sıcaklık ortalaması da 3-5 derece yükselecek. İklimi değiştiren biziz. Betonlaşma nedeniyle yeraltı suyu mesafesi 30 metreden 250 metreye indi İstanbul’da. En azından çocuklarımıza bir özür borçluyuz.”
Sorularınızın cevapları burada
Bu köşede her hafta sürdürülebilir bir yaşama ve doğaya dair konuları ele alacağız. Yeşili, toprağı, ağacı kısaca çevreyi gündemin ilk sırasına koyup, ekosisteme, insan ve diğer tüm canlılara zarar verebilecek uygulamalara dikkat çekmek amacımız. Siz de sorularınızı, konu önerilerinizi ve merak ettiklerinizi gurkan.akgunes@milliyet.com.tr adresine gönderebilirsiniz. Gelin her pazar siz de doğaya ses verin...
Kadıköy Belediyesi’nin organize ettiği Mural İstanbul Festivali’nin bu yıl altıncısı düzenleniyor. Türkiye’de bina cephelerinin tümüyle boyandığı ilk etkinlik olma özelliğini taşıyan festivalde bu yıl önceki yıllardan farklı olarak Ukraynalı sanatçı Alex Maksiov tarafından bir duvar ve bir zeminde üç boyutlu resim yapılacak. Üç yerli üç yabancı sanatçının altı duvar ve bir zemin çalışmasıyla katılacağı Kadıköy Belediyesi 2017 Mural Festivali 31 Temmuz’a kadar devam edecek. Etkinlik programına kadikoy.bel.tr adresinden ulaşabilirsiniz.