Yunanistan’da halkın yaşam şartları biraz geriye gider. Ama Yunanistan’a” bi’ şeycikler” olmaz. Kısa sürede de “eski hamam eski tas” durumuna dönülür. Yunanistan Batı dünyası himayesinde yaşamını sürdürür.
Allah kimseyi “gördüğünden geriye koymasın.” Yunanlıların derdi, geriye gitmek. Kriz çıktı. Gidecekleri kadar geriye gittiler. Daha fazla geriye gitmemek için direniyorlar.
Alman Başbakanı Bayan Merkel ve yandaşlarının derdi “Daha önce ölçüsüz şımarttıkları Yunanlıların burnunu mümkün olduğu kadar sürtmek.”
Unutmayalım, Batı dünyası “Yunanistan’ı, Batı medeniyetinin beşiği, bugünkü Yunanlıları da eski Yunan halkının akrabaları olarak kabul eder. Bu nedenle, Batılılar Yunanistan’a da Yunanlılara da hayrandır.
Unutmayalım ki başı belada iken bile Yunanlıların kişi başı milli geliri, kişi başı tüketim harcaması bizim rakamlarımızın çok üzerinde seyrediyor.
Yunanistan’ın bugünkü durumunun tek nedeni var: Yunan hükümetleri yurtdışından borç alarak bunu maaş ve sosyal transfer olarak halka dağıttı.
- Daha önce Yunanistan’a para akıtanlar,” Bundan sonra maaş ve sosyal transfer için borç vermeyeceğiz. Maaşları, sosyal transferleri kısmazsanız, AB’nin başına bela olmaya devam edersiniz. Kısın şunları” diyorlar.
- Yunanlılar ise, ”Bugüne kadar kemeri sıkacağımız kadar sıktık, daha fazla sıkamayız” diyerek direniyorlar.
Peki Batı’nın suçları...
Dostum Ege Cansen der ki, ”Başına böyle bir belanın gelmesinin ‘birinci derece suçlusu’ Yunanistan’ın kendisidir. Milli gelirinin iki katından fazla dış borç alıp bunu israf etmek gibi çok büyük bir iktisadi günah işlemiştir. Bugüne kadar da işlediği günahın cezasını çekmiştir. Milli geliri son 5 yılda yüzde 25 düşmüş, işsizliği yüzde 8’den yüzde 27’ye çıkmıştır.”
Ancak Yunanistan bu günahı tek başına işlememiştir. Günah ortaklarının başında da bugün onu borç batağından kurtarmaya soyunmuş “Troyka” (AB Merkezi Yönetimi, Avrupa Merkez Bankası ve IMF) vardır. Çünkü bu “Troyka/Üst Akıl” Yunanistan’ın bu kadar büyük bir borcun altında ezileceğini bilmeliydi. Hatta biliyordu.
Sorun, aile sorunu
Eğer Yunanistan, AB’nin gerçekten bir parçası ise, Yunan “dış borcu” AB’nin “iç borcu”dur. Her ülkede olduğu gibi AB’nin iç borcunun “borçlusu” ile “alacaklısı” aynı kişi, yani AB halkıdır. Kişinin, kendi kendine borcu olmaz. Olması mantıksızdır.
İlke olarak bir ülke, milli gelir artış oranından büyük daha bir yüzdede dış borç faizi ödememelidir. Ödemek zorunda kalırsa, bataktan çıkamaz.
Yunanistan’ın 2007’de milli gelirinin yüzde 15’ine varan cari açığı, geçen yıl itibarıyla sıfıra inmiştir. Yani Yunanistan toplamda dış borç almadan yaşayabilmektedir. Faiz hariç bütçe açığı da yoktur. Hatta azıcık da olsa vardır.
Kısaca, Yunan ekonomisi “fakirleşerek” dengeye gelmiştir. Şimdi yapması gereken: a) Bütçe dengesini bozmamak, b) Dış borç anapara ödemelerini erteletmek ve c) Dış borç faizini “milli gelir artışı”na bağlamaktır.
Ege Cansen bunları anlattıktan sonra diyor ki, AB ile böyle bir anlaşma sağlanırsa, Yunan ekonomisinin büyümesi için şart olan ilave “para miktarı” AB’den sağlanacak ihracat avans kredileriyle yaratılabilir.
Bugünlerdeki “KDV yüzde 23 olsun. Gıdadan yüzde 13, ilaç ve kitaptan yüzde 6 KDV alınsın” gibi tartışmalar pişen aşın tuzu, biberidir. Sonuçta aş nasıl olsa pişecektir. Biz, Yunanistan’a üzülecek yerde kendi derdimize bakalım.