TÜBİTAK, ülkeyi bilim ve teknolojide öne çıkarmak amacıyla kurulan çok önemli bir kurumdu.
50 yılda ne yaptığını kamuoyu öğrenemedi ama şimdilerde TÜBİTAK, kriptolu telefonlardan ve e-devlet uygulamasından sorumlu, beceriksiz, içinde bin türlü oyunların oynandığı acayip bir kurum olarak ünlendi. Başkanları gözaltına alınıyor, casuslukla suçlanıyor.
“Yazık oldu Süleyman Efendiye...” denilir ya.... İşte o biçim... Yazık oldu 50 yıldır TÜBİTAK’a yapılan yatırımlara.
Suç, TÜBİTAK’ı kuruluş amacı doğrultusunda çalışmaya yöneltemeyen hükümetler kadar, bugüne kadar TÜBİTAK’ta sorumluluk alan ama kuruluş amacında çalıştıramayan ilim-bilim adamlarında.
Bina var, para var, kadro var... Ama 50 yılın bilançosu ortada. Yüksek teknolojili ürünlerin Türkiye’nin üretiminde payı yüzde 3.5, ihracatındaki payı yüzde 3.7 oranında. AB ortalaması ise yüzde 19.8 oranında.
50 yıl boş geçti
50 yılda TÜBİTAK sayesinde küresel piyasalara çıkarabildiğimiz dünyada sözü edilen ne bir proje ne bilim adamı var.
İçeride TÜBİTAK sayesinde ülkenin teknolojide dünya ülkelerine fark atabildiğimiz üretime dönük bilime katkı yapacak bir yenilik gerçekleştiremedik.
TÜBİTAK dev bir kuruluş. 11 bin dönüm alanda 365 bin metrekare kapalı alana sahip yönetim birimleri, araştırma enstitüleri, laboratuvarları var. Yarısı teknik eleman, 5 bin kişi çalışıyor. 2015 yılı bütçesi 2 milyar TL. (Dışişleri Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı kadar.)
TÜBİTAK’ın araştırma geliştirme yapılmak için oluşturulmuş 7 Araştırma Geliştirme Birimi (Marmara Araştırma Merkezi, Bilişim ve Bilgi Güvenliği İleri Teknolojiler Araştırma Merkezi, Savunma Sanayii Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü, Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü, Ulusal Meteoroloji Enstitüsü, Türkiye Sanayi Sevk ve İdare Enstitüsü, Teknoloji Serbest Bölgesi ve TEKNOPARK) ile, 3 Araştırma-Geliştirme Kolaylık Birimi’nde (Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi, Bursa Test ve Analiz Laboratuvarı, TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi) 50 yıldır birileri çalışır gibi yapıyor da ne yaptıkları bilinmiyor.
Ar-Ge desteği kaynak oldu
TÜBİTAK, 1963’te kanunla kuruldu. Kuruluş amacı, “Türkiye’nin rekabet gücü ve refahını artırmak ve sürekli kılmak için, toplumun her kesimi ve ilgili kurumlarla işbirliği içinde, ulusal öncelikler doğrultusunda bilim ve teknoloji politikaları geliştirmek, bunları gerçekleştirecek altyapı ve araçların oluşturulmasına katkı sağlamak, araştırma ve geliştirme faaliyetlerini özendirmek, desteklemek, koordine etmek, yürütmek, bilim ve teknoloji kültürünün geliştirilmesinde öncülük yapmak” olarak belirlenmişti.
Kurumun “tüzel kişililiği, idari ve mali özerkliği” var. Önceleri Başbakanlık şemsiyesi altında olan TÜBİTAK daha sonra Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın “ilgili” kuruluşlarından biri haline geldi. Şimdilerde Ar-Ge projesiyle başvuran kuruluşlara para dağıtıyor.
Desteklenecek Ar-Ge projeleri TÜBİTAK’ta iyi değerlendirilemediği için, kaynaklar boş yere harcanıyor. “Ar-Ge yapar gibi yapılması sonucu” Ar-Ge harcamalarının milli gelire oranı artıyor ama bugüne kadar “otomatik kahve pişirme aleti”, “hızlı çamaşır yıkama makinesi” benzeri üretime dönük projeler dışında sonuç alınan proje olamadı.