Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bir porselen fabrikasını daha önceleri gezmemiştim. Koskoca makinelerde kaolin, kuvars ve feldispat karıştırılıyor. Bir kısmı toz halinde, bir kısmı hamur halinde makinelere gidiyor.
Toz halindeki ham madde preslerde sıkıştırılıyor. İncecik tabak, çanak haline getiriliyor. Sonra bu incecik yarı bitmiş tabak çanak önce 900 derece daha sonra 1.400 derece ısıdaki fırınlara giriyor.
Fırın dediğiniz bir alev tüneli... Her köşesinden har har alev fışkırıyor. Har har doğalgaz yanıyor. Hem de 24 saat. Durmamacasına. Pişen tabak çanak bu defa sırlanıyor. Gene fırına giriyor. En sonunda bir başka ısı tünelinde sıcaklığı yavaş yavaş düşürülüyor.
Porselenin girdisinin yarısı kaolen denilen bir tür kil. Bu porselenin şekillendirilmesini ve rengini sağlayan esas hamurun yapımında kullanılıyor. Yüzde 25’er payı olan diğer girdilerden
kuvars porselene sertlik, feldispat ise camsı görünüm veriyor.
Bu anlattığım sert porselen türü ürün yapımının hikâyesi. Bir de renkli ürünlerin yapıldığı başka bir üretim hattı var. Bu tür üretimde porselen hamuru kullanılarak eşyaya şekil veriliyor. Porselen kupalar, kulplu bardaklar yumuşak porselen hamuru ile üretiliyor. Bunların fırınlanma derecesi 1.200 derece dolayında.

Fırınlar devamlı yanıyor
Fabrikada 24 saat durmayan bir üretim var. Fırınlar hiç sönmüyor. Fırının önündeki bantlardan pat pat pat diye porselen tabaklar, çanaklar, kaseler dökülüyor. Çalışanlar bunları topluyor, paketliyor.
Nafi Güral’ın porselen üretimi yapan fabrikalarının yıllık üretimi 80 milyon parça imiş. Dünyada en büyük kapasiteye sahip. Üretimin yüzde 60’ı ihraç ediliyor.
Ben fabrikadaki üretim aşamalarını basitleştirerek anlatıyorum. Kütahya Porselen’in Genel Müdürü Rüştü Düver ile birlikte, makinelerin, fırınların arasında saatler boyu dolaşınca, bu işin güçlüğü, emeğin önemi görülüyor. İnsanın bir porselen tabağa verdiği değer artıyor. Üretim aşaması o kadar önemli ki, emekçiler makinenin hızına uymak zorunda. Bir anlık gecikmede, ham veya bitmiş porselen eşya pat küt diye yere dökülmeye başlıyor.
Kütahya Porselen 1974 yılında çok ortaklı bir şirket olarak kurulmuş. 1984 yılında sermayesinin yüzde 75’i Güral ailesine geçmiş. Yüzde 25’i halka açık bir şirket. Hisse senetleri İMKB’de alınıp satılıyor.
Kütahya Porselen’i Güral kardeşlerden Nafi Güral yönetiyor. Nafi Güral, Kütahya Ticaret ve Sanayi Odası’nın da başkanı.

Kaptan Nafi Güral
Kütahya Porselen fabrikası yanında Nafi Güral, Kütahya Seramik ve Ambalaj Fabrikası’nın da yönetim sorumluğunu taşıyor. Kütahya Seramik yer ve duvar seramiklerinde Türkiye’de aynı sektördeki kuruluşlar arasında kapasite bakımından ilk beşte bulunuyor.
Nafi Güral’ın başında bulunduğu kardeşleri ile ortak bu işletmeleri dışında, bir ofset, bir porselen, bir seramik fabrikası, Afyon ve Sapanca’da 1500 yataklı 2 oteli var. Kardeşleriyle ortak olmayan işletmelerin sorumluğunu kızları ve eşi ile paylaşmış.
Bunları her gün yemek yediğiniz tabağın, kahve içtiğiniz fincanın, üzerine bastığınız seramiğin kıymetini ve bunların ardındaki emeği bilesiniz diye yazıyorum
Bunları yazmamın bir başka nedeni daha var. Kütahya Türkiye’nin illerinden biri... Bakınız o ilde ne tür sanayi tesisleri var? Neler üretiliyor? Hem iç piyasa için hem de ihracat için. İşte ekonomi bu tesisler sayesinde ayakta kalıyor. İnsanlar iş ve ekmek bulabiliyor.