Girne’de bu yıl 52’ncisi gerçekleştirilen Girne Kültür ve Sanat Günleri, Fazıl Say’ın Serenad Bağcan ile gerçekleştirdiği ‘İlk Şarkılar’ konseri ile başladı. Konseri yaklaşık iki bin beş yüz kişi izledi.
Geçen hafta İstanbul’da Fazıl Say’ın “Mozart Maratonu” vardı. Beş gün boyunca 5 farklı mekanda Mozart’ın 5 farklı eserini seslendirdi. Yaz boyu 28 programa çıkacak. Bunların 18’i yurtdışında.
Fazıl Say diyor ki:
“Son 2 ayda İspanya’da 8, ABD’de 2, Almanya’da 6, Avusturya’da 2, Çin’de 2, Macaristan’da 2, İsviçre’de 1, Kore’de 4, Türkiye’de 1 konser olmak üzere 60 günde 28 konser verdim. Hepsinin orkestralarla provaları var. Hepsinin saatler süren uçak ve tren yolculuğu var. Gene 60 gün içinde; Salzburg’da 6 CD’lik tüm Mozart Sonatları kaydını bitirdim. 6 CD’lik bir çalışma, 6 saat 23 dakikalık müzik. Bu arada 20 dakikalık bir oda orkestrası eseri olan ‘Chamber Symphony’i yazdım, 10 konserde çalındı. Türkiye’de “Yeni Şarkılar” albümü çıktı.”
‘Devlet sanatla ilgilenmiyor’
“Bu konserlerin hiçbirinde Türk devletinin en ufak bir ilgisi olmadı. Hepsi uluslararası konser organizasyon grupları desteğiyle gerçekleştirildi. Bu, tırnağımla 24 yıl kazıyarak geldiğim bir noktadır.
Türkiye’de hakkımda her biri birbirinden saçma 4 mahkemem var. Son 4 ayda eserlerim Türkiye’deki orkestraların programlarından çıkartıldı. Yetmedi, kulis yapılıp Katar’daki bir konserin programından da çıkartıldı. (Benim katılımcı olmadığım, alakam olmayan bir konserdi.) Yetmedi, arkasından, gitmediğim, -alakam olmayan bu Katar konseri için- “Fazıl Say fazla para istedi” diye bir iftira bile atıldı.
Kendi ülkemde, hapislere atılmak, sanat camiasından devlet eliyle silinmek tehdidi sürekli tepemde. Hem Kültür Bakanlığı’nın, hem Dışişleri’nin bu enerji kaybettiren tavrının önüne geçme gayretindeyim. Bu büyük kırgınlık yaratıyor ister istemez. ‘Güneşin altında, yapayalnız kalınca’ kırılıyorum, kızıyorum.”
Bunlar, Fazıl Say’ın geçenlerde dostlarına gönderdiği mektuptan alıntılar.
Sanatçılarımız çok başarılı
Fazıl Say’ın mektubu, sadece onun değil, yurtdışında Türkiye’nin ismini duyuran tüm sanatçıları başarılarının içeride yeterince değerlendirilememesinin bu sanatçılarda yarattığı ortak üzüntüyü ifade ediyor. Biz içeride bestekarlara, müzisyenlere, ses sanatçılarına yeterince ilgi gösteremediğimizden, onların dışarıdaki başarılarının önemini de göremiyoruz. İzleyemiyoruz. İdil Biret ve Suna Kan ile yurtdışı sahnelerde yer almaya başlayan sanatçılarımız, Gülsin Onay, Hüseyin Sermet, Güher ve Süher Pekinel ile doruğa tırmandı.
Leyla Gencer, ses sanatçılarına Avrupa sahnelerinin kapısını açtı. Zehra Yıldız, Dorukhan Doruk, Veriko Cumburidze, Can Çakmur, Doğa Altınok gibi gençler Avrupa’da Türk sanatçılarının ismini yaydı. Ceren Necipoğlu, Şefika Kutluer, Kutsi Erguner yurtdışında alkış topladı.
Şimdilerde, Kamuran İnce, Mahir Cetiz, Zeynep Gedizlioğlu, Özgü Aydın gibi genç sanatçılarımız Avrupa’da Türk bestekarları ve sanatçıları olarak alkışlanıyor. Türkiye’nin aydınlık yüzünü sergiliyor.
Say’ın mektubu, Dışişleri Bakanlığımız, Kültür ve Turizm Bakanlığımız ile dış temsilciliklerimizin ilgisizliğinin onlarda yarattığı üzüntünün, kırgınlığın ifadesi.