Şehir şehir geziyorum. Çarşı, pazar dolaşıyorum. “Merhaba” diyen, ardından soruyor: “A’bi... N’olacak?”
Önceleri “Doları, faizi, çözüm sürecini veya seçim sonuçlarını” merak ediyorlar sanıyordum. Sonra anladım ki, halkımızın ana gündemi “Geçim... Yaşam savaşı...”
Halkın mutluluğu, işinin, aşının olmasına bağlı. Halkın aşının, işinin olması üretimin artmasına, ekonominin büyümesine, ülke gelirinin ve sonuçta kişi başı gelirin artmasına bağlı.
2012 yılında büyüme yüzde 2.1 idi. 2013 yılında 4.1 oldu. 2014 yılı beklentisi yüzde 3’ün altında.
Halkın gelirinin artıp artmadığı sabit fiyatla kişi başına düşen milli gelir rakamından izlenir. Kalkınma Bakanlığı’nın 2015 Yılı Programı’nda, 1998 yılı sabit fiyatlarıyla kişi başı milli gelirin, 2012 yılında 6.039 TL iken 2013 yılında 6.216 TL olduğu belirtiliyor. 2015 yılı beklentisi 6.300 TL.
Görülüyor ki, son 3 yılda kişi başı gelirde sabit fiyatlarla dişe dokunur bir artış yok. Görülüyor ki, ekonomi olması gereken şekilde büyüyemiyor. Kişi başı gelir olması gereken şekilde artamıyor.
Gelirimiz artmıyor...
Gelir dağılımımız zaten bozuk. Nüfusun en tepedeki yüzde 20’si (15 milyon kişi) milli gelirin yaklaşık yarısını paylaşırken, nüfusun en altdaki yüzde 20’si (15 milyon kişi) milli gelirin yüzde 5 dolayında kısmı ile yetiniyor.
Ekonominin durduğu dönemlerde, menkul ve gayrimenkul varlıklarda balon (rant) oluştuğu için gelir dağılımındaki çarpıklık artıyor.
Ekonomi denilen sistem bir “Al-Ver” sistemidir. Halkın talebi olmaz ise, ihracat talebi olmaz ise, yatırım yapılmaz. Üretim yapılmaz. Kimse satamayacağı mal için yatırım, üretim yapmaz.
Yatırım, üretim olmaz ise, gelir artmaz. Gelir artmayınca halkın talebi büyümez. Aynı “Yumurta-Tavuk” ilişkisi gibi ekonomi ileriye gidecek yerde geriye gider.
Perakendede satışlar ocak ayında, bir önceki aya göre yüzde 0.3 geriledi. Gıda dışı perakende sektörlerde yılda (sabit fiyatlarla) yüzde 3.2 gerileme var.
Sanayi üretim endeksinde yıllık yüzde 2.2 gerileme görüldü. İmalat sanayinde yıllık gerileme yüzde 2.4 oranında.
Sanayi ciro endeksi ocak ayında önceki aya göre yüzde 4.9 geriledi. 2014 ocak ayına göre gerileme oranı yüzde 5.6 oldu.
İhracat ocak ayında yüzde 0.6 oranında, şubat ayında yüzde 4.3 orada azaldı.
Cari açığın (döviz açığının) küçülmesinin arkasında ithalattaki gerileme var. İthalat, daha önce ithal edilen ürünlerin içeride üretiminin başlaması nedeniyle değil, yatırımlardaki ve üretimdeki gerileme nedeniyle küçülüyor.
Varsa yoksa faiz, döviz
İşte “ A’bi... N’olacak?” diye soranlar, bu gelişmelerden etkilenen kesim. Halkın çoğunluğu...
Henüz döviz fiyatlarındaki değişim piyasaya yansımadı. Yakında döviz fiyatlarındaki artışın yükü de piyasaya binecek.
Ankara’nın gündemi “Çözüm süreci, güvenlik paketi, anayasa değişikliği, başkanlık sistemi, milletvekili seçimleri”. Halkın gündemi olan “geçim, piyasadaki durgunluk, işsizlik” Ankara’nın gündemine bir türlü giremiyor.
Dikkat buyurunuz, halkın sorusu ne? “A’bi... N’olacak?” İnsanlar bugüne razı oldu da... Yarının ne olacağını soruyor. İnsanlar için önemli olan “yarın”dır. “Tamam A’bicim... Anlat, anlat da... Bi de benim durumumun yarın ne olacağını söyle... Gelirim artacak mı? Piyasa canlanacak mı?”
Daha kötüsü olabilirdi... Ama neden daha iyisinin olması için çaba göstermiyoruz? Neden üretim ve istihdam gündeme bir türlü giremiyor? Göstergeler, üretimde gerilemenin sürdüğünü haber veriyor.
Göstergeleri değerlendirerek, ekonomi politikalarında düzeltme yapacak olan Ankara’dır. Ankara üretimde olan bitene ilgi duymuyor. Ekonomiyi sadece “döviz ve faiz” göstergelerine bakarak değerlendiriyor.