Topu topu 3 markamız, 5 şirketimiz var. Onları da yabancılar alıyor. Yabancılar aldıkça da “işin vahametini tartışacağımız yerde” her satışta “ Oh... Oh... Bir markamızı, bir şirketimizi yabancılar satın aldı” diyerek bayram etmediğimiz kalıyor.
Satış fiyatları da “at ile deve değil”. Bir AVM binası, İstanbul’un çevresinde bir rezidans kompleksi fiyatına markalar, şirketler gitti gidiyor.
Gidenlerin başında bizim en iddialı olduğumuz, yurtdışına açılmaya başladığımız giyim sektöründe, iftihar ettiğimiz şirketler, iftihar ettiğimiz markalar var.
Koton gitti. Mavi gitti. Damat gitti. Silk&Cashmir gitti. Şimdi de Boyner gidiyormuş. Geçtiğimiz günlerde Milliyet’te Eylem Türk ile söyleşisi yayımlanan giyim sektörünün öncüsü Abdullah Kığılı, “Çoğunluk hissesi dahil markayı satmak için pazarlık masasında olduğunu” haber verdi.
Neden satıyoruz?
“Turquality Programı” ile markalaşma teşvik ediliyor. Yatırımlar için değişik teşvik tedbirleri uygulanıyor. İyi de... Bizim girişimciler neden üç günde pes ederek, büyük zorluklarla yarattıkları işleri satmak istiyor? Herhalde vardır bunun arkasında bir şeyler.
Yabancılara satma işinin boyutunu, bu konuları iyi izleyen Talip Yılmaz’ın bir araştırmasını okuyunca daha iyi anladım. Ve de şaşırdım.
Bu yılın sadece ilk 3 ayında değişik sektörlerden 60 firmada satın alma ve birleşme gerçekleşmiş. Bu 60 satın alma ve birleşmede yabancıların satın aldıkları ve birleştirdikleri Türk şirketi sayısı 28 olmuş.
Üç ayda 28 şirketimizi yabancılara satmışız. 28 şirketin her biri için yabancının ne ödediği belli değil. Satış fiyatı belli olan 10 şirkete yabancılar 687 milyon dolar ödemişler. 28 işlem için yabancıların toplam ödemelerinin 1.8 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor.
En babayiğitler satıldı
Yabancılara satılan giyim şirketleri yurtdışında mağaza açan, yurtdışına Türk markası çıkaran başarılı şirketler. Daha da önemlisi, iç pazarda en büyük iş hacmine sahip giyim firmaları.
Bu şirketleri satın alan yabancılar sadece dışarıdaki şirketlerin pazar paylarını satın almıyorlar, yurtiçi pazarını da satın alıyorlar.
Tekrarda yarar var, içeride ve özellikle dışarıda markalaşma arayışımız sürerken, öne çıkan markalarımızın ve şirketlerimizin yabancılara satışını olağan karşılamak çok zor.
Dışarıdan değerlemek başka, içeride olan bitenler herhalde başka. İçeride olan biteni bilmeden satışları değerlendirmek zor.
İmkân olur ise, markalarını, şirketlerini yabancılara satanlarla konuşarak, satışların nedenini öğrenmeye çalışacağım. Öğrenebilirsem de yazacağım.