Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Mesut Yılmaz dün Erkan Mumcu ile konuştuğunda "üzgün olduğunu söylemen yetmez. Sayın Başbakan'dan özür dilemelisin" diyor.
Ve ekliyor:
"Aynı şeyi tekrarlarsan görevinde kalamazsın."
Tavrı sert görülebilir ama, Ecevit "ciddiye almadım" dese de hadise ciddi.
Yılmaz'ın yanından ayrıldıktan sonra Erkan Mumcu'yla da konuştum.
"Kendisine 'üslubum hatalıydı. Şahsen Sayın Başbakan'ı kastetmemiştim. Çok üzgünüm' dediğini" anlattı.
Yılmaz'ın canı çok sıkkınmış.
Peki Anavatan'ın ikinci adamı olarak yola devam mı?
Cevabı "elbette" oldu.
Ama... Koşullarına yukarıda işaret ettim.
Yılmaz, dünkü konuşmalarından sonra onu, - benim de aralarında bulunacağım - bir grup gazeteciyle akşam yemeğine çağırdı.
Belki orada özür dileme ortamı olacağını düşünmüştür.
"Mumcu, orada Ecevit'ten özür söyleminde bulunabilir" diye düşünüyorum şu satırları yazarken.
Bu noktaya nasıl gelindi?

Anavatan'da son zamanların stratejisi şöyle çizilmişti:
"Anavatan'ın iki şapkası var.
"Hükümet ortağı" şapkası altındayken, başta Yılmaz olmak üzere Anap'lı bakanlar, hükümetle ve diğer iki ortak partiyle uyum vitrininde olmalıdırlar.
Parti yönetimi şapkasını giyenler ise... Anavatan'ın sadece hükümet ortaklarından değil, diğer bütün partilerden farklı olan görüşlerini dile getirmeliler. Ortak partiler, karbon kağıdıyla kopyalanmış birbirinin aynısı partiler değillerdir ki... Hükümet kararlarının ve politikalarının ortaklık sorumluluğu ve görevi gereği arkasında durulur ama... Partinin kendine özgü görüşleri de vurgulanır."


Son günlerde fırtınalar kopartan Erkan Mumcu'nun sözleri de... Anavatan'ın yeni siyaset pratiği gereğidir.
Genel başkanın bilgisi dışında değildir.
Zaten Mumcu da "kalkınmanın köyden başladığı yolundaki söylemlere getirdiği eleştirinin ve Köyişleri Örgütü'nün yerel yönetimlere geçmesi formülünün Anavatan partisi görüşü olduğunu" söylemekte .
Doğru...
Ama "ne söylenildiği" kadar "nasıl söylenildiği" ve "kimin söylediği" de önemlidir.
Mumcu'nun kendisi "üslubum yanlıştı. Ben de onaylamıyorum" diyor.
Ve "kim söyledi?" sorusunun yanıtı "Anavatan'ın ikinci adamı" olunca, sorun derinleşiyor.

Çünkü...
Mesut Yılmaz, şu konumda buluyor kendini:
"1) Anavatan'ın ikinci adamı, sıradan biri değildir. 'Temsil ettiği genel başkanının bilgisi ve izni olmadan doğrudan Başbakan'ı hedef alıyor' izlenimi veren ve - çağın gerisinde - gibi söylemleri içeren bir çıkışı yapamaz.
2) Mumcu bu tavrı kendisi ve spontane koyduysa... Yılmaz, ikinci adamına bile hakim değil."
Bu iki nedenle...
"Mumcu'nun onarımı sadece Başbakan'a ve hükümete değil, kendi genel başkanına da dönük olmalı."
Dahası... İzmir konuşmasından sonra, Anavatan'daki arkadaşlarından eleştirilere "merak etmesinler, koltuklarını kaybetmezler" söylemi de tepki yaratmış.
Onların gönüllerini de alması, Anavatan'ın tümünü kucaklamak işlevinin gereği.

Başka yargılar da var .
Örneğin... "Son Anavatan Kongre'sinde en fazla oyu alan Mumcu'nun gönlünde Yımaz'ın yerine genel başkanlığın yattığı... Kamuoyunda, Ecevit ve hükümete desteğin neredeyse dip yaptığı şu sıralarda, böyle bir çıkışla kendine hem parti tabanında, hem de toplumda puan aradığı..."
Mumcu
bu yargıları şöyle yanıtladı:
"Haysiyetli bir adamım. Temsil ettiğim genel başkanıma ve kimseye komplo kurmam. Böyle bir yönelişim olsaydı açıkça söylerdim."
Sonuç...
- Mumcu'nun sözleri, hükümet sorunu olmayacak.
- Özür dilemesi, - ki bu uygarlıktır - aynı yanlışı takrarlamazsa kendisi ve partisi için de sorun olmayabilir.
- Mumcu iyi yetişmiş... Politikada doruklara çok genç yaşlarda tırmanmış, dürüst, ağzı iyi - ve içi boş olmayan - laf yapabiliyor. Az adam yetişen politikada kendini harcatmasın.
Bizler de tek bir söylemle taze dal kırmayalım.