23 Nisan’ın 100. yıl dönümünü kutladık.
Atatürk’ümüzü sevgi, şükran, saygı, özlem ve onur duyarak andık.
“Karşıtlarının bile zaman içinde onun değerini anlamak çizgisine geldiklerini” memnuniyetle gördük.
Bu ülkenin insanlarını bir arada tutabilen/tutabilecek olan yüce varlığını bir kez daha hissettik.
........................
Mustafa Kemal Atatürk’ün biyografisini yazanlar arasında en tartışmalı olanı Harold C. Armstrong’du.
Kitabının yasaklanması bile söz konusu olmuştur.
Atatürk, “Getirin şu eseri okuyalım” der.Bir gün Çankaya sofrasında bu kitap gecenin konusu haline gelir.
Ve kitap o gece baştan aşağı okunur.
Gazi, her satırını dikkatle dinler.
Sonra sorar...
“- Ne yaptınız bu kitabı?”
“- Yurda girmesini yasak ettik.”
“- Niçin?”
“- Hakkınızdaki iftiralar dolayısıyla.”
“- İçki filan mı?”
“- Evet efendim.”
“- Az bile yazmış. Bırakın kitabı yurda girsin. Millet de okusun.”
Fakat Atatürk’ün bu tavsiyesine rağmen kitap yurda sokulmamıştır.
Yalnız, kitap hakkında bütün dünya basınında günden güne genişleyen ilgi dolayısıyla Armstrong’a bir cevap verme zorunluğu doğmuştur.
Atatürk, Necmettin Sadak’a dikte ettirmek suretiyle bu kitaba cevap vermiştir.
.......................
Dün akşamdan beri Armstrong’un bu “BOZKURT Mustafa Kemal ve Atatürk’ün cevabı” adlı kitabı -yıllar sonra bir kere daha- okuyorum.
Adı böylesine tartışmalı bir yazar bile bakın Atatürk’ü nasıl tanımlıyor.
...... ismi öylesine parlıyordu ki çevresi Ortadoğu’nun her yerinden gelip “onun ülkelerindeki reform hareketlerini yönetmesi” ricasında bulunan kişilerle sarılmıştı.Bağdat Halifesi Harun Reşit zamanından bu yana Yakındoğu’da Atatürk kadar göz kamaştırıcı kariyere sahip bir başka lider çıkmadı.
....... İlk havarisi İran hükümdarı Şeyhinşah Rıza Han Pehlevi’dir.
Ancak Şeyhinşah, Atatürk’ün güçlü kişiliğinden yoksundu ve başlattığı geniş reform hareketi kolayca tökezledi.
İran’ın doğu komşusu olan Afganistan da Atatürk’ten esinlendi.
Ancak çağdaş düşüncelere sahip bir hükümdar olan Emanullah da ne liderlik konusunda yetkindi, ne de halkı onu izleyecek beceriye sahipti.
Kaderi Afganistan’dan sürgün edilmek oldu.
Arap dünyasının yeni ülkeleri de -Mısır, Suriye, Lübnan, Ürdün ve diğerleri- batılı ufukları taramak için gözlerini dört açmışlardı.
Halkları, “Acaba bizim Atatürk’ümüz bu mu?” diye sordular her defasında.
....................
...... Nil topraklarında Cemal Abdül Nasır doğdu.
Milyonlar onu “Mısır’ın Atatürk’ü” olarak selamladı. (Mısır-İsrail savaşında yenildi ve sonrasında devrildi. G.C)
Bugün bile Afrika’nın uzun kuzey kıyısı boyunca, batı Müslümanlarının yaşadığı topraklarda hep aynı soru işitilmektedir:
“Bu adam bizim Atatürk’ümüz mü?”
Fas’ta, Tunus’ta, Senegal ve Mali’de Kemal’in reformları ve milliyetçi programı...
Mustafa Kemal’in adı bir “darbımesel (örnek alınacak özsöz)” olmuştur.
Bu ad yalnız Türkçeye değil, Arap diline de iyice yerleşmiş durumdadır.
Batı Afrika uygarlıklarıyla kurdukları ilişkilerde Fransızlar, Mustafa Kemal’in ismini sözlüklerinde “ölümsüz” kılmışlardır.
“Herkül’ün zorlu çabası”dan bahsederken “C’est un travail d’Ataturk (Bu bir Atatürk çabasıdır)” deyişini kullanmaktadırlar.
......................
...... Kemal Türkiye’sinin başarısı büyük Petro Rusya’sı ve Meiji Japonya’sınınkinden çok daha büyük ve etkileyiciydi.
......Bedeni toprak altına girdiği zaman bile, Atatürk ülkesinin reisi olmayı sürdürdü.
Programları ne olursa olsun bütün partiler Atatürk’ün mirasının koruyucusu olduklarını ileri sürdüler.
.......................
Kemal’in yerini tarih tayin etmiştir.
O, yalnız Türklerin babası değil, dünyanın geri kalan kısmının büyük bölümündeki köklü reformların esin kaynağıdır.
Atatürk’ü kaybedişimizin sonrasında doğmuş ve onun Cumhuriyet’i ve devrimlerini emanet ettiği çocuklardan biriydim.
Onu hep yüreğimde taşıdım.
Önünde sevgi ve saygıyla eğiliyorum.