Bayındırlık Bakanlığı, vurgun operasyonu ile siyaset gündeminin odak noktasında.
Ne ilginçtir ki... Cumhuriyet döneminin ilk yolsuzluk olayı da gene Bayındırlık Bakanlığı ile ilgiliydi.
"İsmail Fazıl Paşa, Cumhuriyet'in ilk hükümetinin Bayındırlık Bakanı'dır.
Demir yollarının ihtiyacı olan 150 bin liralık yedek parça alımı için iki memurunu İtalya'ya gönderir.
Fazıl Paşa 'İtalya Büyükelçiliği'mizde zaten memurlar var. Yedek parçaları onlar alabilecekken, iki memuru Ankara'dan Roma'ya göndererek gereksiz yere masraf ettirdiniz. Halkın hakkını yediniz' diye suçlanır.
Meclis'te yapılan oylama sonucunda, Fazıl Paşa 'halkın parasını düşüncesizce harcadığı' iddiasıyla bakanlıktan düşürülür."
Nereden nereye gelindi...
Koray Aydın'ın babası ve kayınbiraderiyle sahibi olduğu inşaat malzemeleri şirketi, bakanlığa bağlı bazı müteahhitlere inşaat malzemeleri satmış.
Bunu bizzat Bakan Aydın söyledi.
Kimse için önyargılı bir suçlama değil ama, Fazıl Paşa, bakanlığına dış alımlar için bir şirket kursaydı... Kendisi, babası ve kayınbiraderiyle ortak olsaydı, ne kıyametler kopardı!..
Gene geçmişten örnekler verelim...
Cumhuriyet'in neredeyse simgesi olan Yavuz Zırhlısı, havuza alınıp onarılacaktır.
"İhale şartnamesinde kendi başına yaptığı değişiklikler nedeniyle, devrin Deniz Bakanı Topçu İhsan Bey'in başı derde girer.
İhsan Bey, Cumhuriyet'in ilk yıllarında 59 kişiye yolsuzluk ve rüşvetten ceza veren koskoca İstiklal Mahkemesi'nin dehşetengiz üyesidir... Ama gene de TBMM tarafından Yüca Divan'a verilir.
Ve Yüve Divan'a verilmesi için oy kullananların arasında İhsan Bey'in kendisi de vardır."
Bir başka takvim yaprağı...
"Selahattin Adil Paşa, emekli olunca bazı Alman savaş sanayi kuruluşlarının Türkiye satış temsilciliğini alır.
1939 yılında 8 bombardıman uçağı satın alınacaktır.
Selahattin Adil Paşa'ya da alımdan komisyon ödenecektir.
Milli Savunma Bakanı Naci Tınaz, bu bağlamda Selahattin Adil Paşa'ya bir mektup yazar.
'8 savaş uçağından komisyon almakla, devletin savunma kuvvetlerine suikastta bulunuyorsunuz.
Eski bir generalin fakir milletin hazinesinden hala para almak isteyişi, beni çok üzmektedir.
Bu paradan vazgeçtiğinizi firmaya yazarak bu tutarın uçaklar için ödenecek paradan düşülmesini sağlamazsanız, 8 uçağın alımından vazgeçeceğim. Ordumuzun bu silahlardan mahrum kalması karşısında, bütün günah sizin omuzlarınızın üstünde olacaktır.'
Selahattin Adil Paşa, yasal hakkı olduğu halde alacağı komisyondan derhal vazgeçer... Bununla da kalmaz, işyerini kapatır ve tüm mümessilliklerini iptal eder."(1)
Bu sütun, hiçbir zaman yargısız infaz yeri olmamıştır.
Kişilerin gazete sayfalarında ve TV ekranlarında, sözcüklerle yargılanmalarını, infazlarını doğru bulmayız.
Bayındırlık Bakanlığı'nda vurgun operasyonları için de yaklaşımımız budur.
Ama... Bizler yargılamasak da ilgilinin, yani bu örnekte bakanın kendi kendini sorgulayıp gereğini yapması, siyaset etiği zorunluğudur.
Dürüst bir insan olan Bahçeli'nin, partisi için çok duyarlı olduğuna inanıyoruz.
O nedenle... Konuya ayrıca siyaset boyutu verilmemeli.
Türkiye ve dünya, ne yazık ki etik değerlerde steril bir sera içinde değil.
Her ülke, her parti, her hükümet, her kurum zaman zaman "perakende kirlenme" iddialarının, kuşkularının konusu olabilir.
Önemli olan kurumların bütünüdür... Kurumların temiz kalmasıdır... Bireysel kuşku iddialarının açıklığa kavuşturulması ve sürecin önünün açılmasıdır.
Öte yandan... Türkiye'nin ekonomik durumu, yeniden ortaklar arası siyasal bir tartışmayı ve yeni bir krizi, hiç kaldırmaz.
..........
(1): Bunları ve daha başka örnekleri, Nedim Şener'in "Tepeden Tırnağa Yolsuzluk" adlı kitabında bulabilirsiniz.