Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Ortağı İshak Alaton'un çocukları, kaybımız Üzeyir Garih'i, babaları kadar yakın bilirlerdi.
Daha yıllar önce Leyla Alaton "hayatta hiçbir korkum yok. Birgün babamı kaybetsem, bilirim ki Üzeyir Amca, bize babam kadar yakın olacaktır" derdi.
Nereden bilebilirdi ki "Üzeyir Amca" adice katledilecek?
Leyla Alaton, Üzeyir Garih'in zekasına ve bilgeliğine büyük saygı duyardı.
"Bazen babasıyla bile konuşamadığı konuları - Üzeyir Amcasıyla - paylaştığını, onun görüşlerini aldığını" söylerdi.
İshak Alaton daha sportiftir, çizgisi daha serttir.
Leyla Alaton'a göre; Üzeyir Garih'in de çizgisi düzdür ama diyalogda daha esnektir.

Belki de aldıkları eğitimden dolayı böyle.
İshak Alaton, varlık vergisi nedeniyle herşeyini kaybetmiş bir ailenin çocuğu...
İsveç'e işçi olarak gidip, orada fabrikalarda çalışıyor... Bu arada teknik eğitim alıyor. Hayatın en çetin sınavlarından geçip gelmiş.
Üzeyir Garih ise cerrah bir babanın oğlu. Teknik üniversiteden mezun.
İkisinin de kafaları son derece net...
İkisinin de en büyük hileleri dürüstlük...
İkisinin de yürekleri sevgi dolu...
İkisi de güven veren insanlar...
İkisi de çok okuyan, sanata tutkulu... Sosyal etkinliklerin içinde.
İshak Alaton,
özellikle finans konusunda ağırlıklı.
Üzeyir Garih ise teknik...
Çalışmak, onlar için bir tutku.
Tatil sevmezler... "Patronlar tatil yapmazlar, çok yorulurlarsa dinlenirler" felsefeleridir.
Lili Garih'in de eşinden şikayeti "hep çalışıyor, hep çalışıyor... Geceleri bile eve gelir çantayı açar çalışır" olurdu.

Ortaklıklarının kaçıncı yıl kutlamasıydı?.. Hatırlamıyorum.
30. ya da 40. olabilir.
Hillside havuzunun kenarında bir davet vermişlerdi ve iki ortak mikrofonda, konuklarına "kardeşten çok öte bağlılıklarını, birbirlerine olan saygılarını, güvenlerini ve sevgilerini" anlatıyorlardı.
Orada bulunanların hemen hepsi onları gıpta ile dinlemişlerdi.
Bir de çalışma yöntemlerini anlatmışlardı.
Sorun ortaya konurmuş, ikisi birer zıt rol üstlenirlermiş. Biri çözümü önerirmiş, diğeri çözümün karşısında tavır alırmış. Ve her ikisi de bütün olasılıkları düşünerek bazen günlerce konuyu tartışırlarmış.
Sonunda bir karara vardıkları zaman, artık çözümün itiraz edecek ya da aksayacak hiçbir yanı kalmazmış.
Başarının bir bakıma sırrı buymuş.
Sadece finans, teknoloji, personel değil... İşin saygınlığı, çevre ilişkileri, topluma yararı, savunulabilirliği, etik değerleri, bütün riskleri tartışılırmış.
Sonraları... Şirketleri profesyonellere bırakmışlardı.

İshak Alaton, bugün, Üzeyir Garih'in mezun olduğu İTÜ'de ve sonra da cenaze töreninin yapılacağı Neve Şalom Sinegogu'nda birer konuşma yapacak.
Hayatının en zor konuşması...
Şu satırlar yazılırken, odasına kapanmıştı. Dış dünyayla bütün ilgisini kesmiş konuşmasını hazırlıyordu. Belki de Üzeyir Garih'le başbaşa!..
Bu kadar televizyon - gazete - dergi mülakatı, yazı, konferans, kitap...
Ama işte en zoru...
Bu dünyadan göçmek çok acı. Hele böyle bir cinayetle...
Geride kalanların acıları da katlanılır gibi değil.
Üzeyir Garih'in çocukları için de, bu kez "İshak Amcaları" babalarının yerini tutacak.
Türkiye, çok değerli bir insanını yitirdi.
Bizler de çok sevdiğimiz bir dostumuzu...