Uzun süredir Türkiye’de olan bir Avrupalı iş adamı “Cumhurbaşkanınız Recep Tayyip Erdoğan şanslı” dedi.
Nedenini anlattı.
Kısaca yansıtayım…
Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimiyle birlikte, Türkiye’nin ve Erdoğan’ın Batı için yıldızı yeniden yükselişe geçti.
Erdoğan, başta ABD olmak üzere Batı liderlerinin yeniden diyalog kurmak, dayanışmak için favori isim oldu.
ABD’nin açık, NATO’nun büyük ülkelerinin ise “örtülü” silah ambargoları, engelleri kalkmakta.
Haziranda yenilenecek NATO konseptinde Türkiye önemli bir tanımlamayla yer alacak.
Yeter ki bir yanlış adım atmasın!..
Evet…
Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi beklenmiyordu.
Gözdağı gibi görülüyordu.
Hâlâ inanılır gibi değil.
21. yüzyılda Avrupa’nın ortasında bir ülke yıkılıyor…
İnsanlar ölüyor…
Milyonlar göçüyor…
Yaşlılar, kadınlar, çocuklar da hedef olabiliyor.
Bütün bu acıların yaşanması pahasına olmamalıydı ama Türkiye’nin önemi bu zor süreçte Batı’nın gözündeki perdeyi açtı.
Ankara’nın 24 Şubat’tan bu yana kuyumcu titizliğiyle uyguladığı ince ayarlı ve hassas diplomasinin de altını çizmekte fayda var.
Önümüzdeki süreç için iki tehlikeye işaret edeyim.
1 - Rusya’nın Ukrayna’yı işgal savaşı daha da şiddetlenerek uzarsa ve Batı (NATO) art arda yeni yaptırımlar sürdürürse öyle bir raddeye gelinir ki “Artık Türkiye de bu yaptırımları uygulamalıdır” denebilir.
Bu da Türkiye’nin ince ayarlı hassas politikasına taş koyabilir.
2 - Çok daha zayıf bir ihtimal ama yukarıda bahsettiğim bir yanlış adım.
KÖTÜ ÇOCUK ÇOK DEĞİŞTİ
Savaş sonrası kurulmuş olan dünya düzeni, Batı’nın Putin’i “kötü çocuk” olarak gördüğü ve bir arada yaşamaya zarar vermeyeceği inancına dayanıyordu.
Çünkü…
Bu kötü çocuk için şöyle bir teşhis konmuştu:
“Dünya düzenin sınırlarını test eder ama asla büyük ölçüde ihlale kalkışmaz!..”
Oysa…
Ukrayna’yı işgal için düğmeye basan Putin, artık Batı’nın sandığı “kötü çocuk” değil.
Büyümüş, Batı’ya göre “savaş suçlusuna” dönüşmüştür.
Bu durum İkinci Dünya Savaşı’nın bitişinden sonra 78 yıldır ilk kez cevapları belirsiz jeopolitik ve jeoekonomik sorular sürecini işaretlemekte.
Şöyle ki…
11 zaman dilimine yayılan, geniş petrol, gaz ve mineral kaynaklara, dünyadaki diğer bütün ülkelerden daha fazla nükleer savaş başlığına sahip bir Rusya’nın lideri “savaş suçlusuna” dönüşmüşse…
Güvenlik Konseyi’nde her kararı veto edebilen böyle bir Putin ve Rusya ile dünya nasıl etkili bir BM’ye saygı duyabilir?
Gezegenin en büyük kara sahasına sahip ülkeyle iş birliği yapamadan etkili bir küresel iklim programı nasıl uygulanabilir?
İran’la ABD’nin nükleer anlaşmasında Rusya’nın ağırlığı sağlanmadan nasıl güvenilir bir sonuç beklenebilir?
Bu kadar büyük ve güçlü bir ülkeyi izole eden zayıflatma planı tutun ki başarıya ulaştı.
“Parçalanmasının, bugünkü güçlü bütünlüğünden daha tehlikeli olmayacağı ne malum?”
Dünyanın en büyük petrol, buğday ve gübre ihracatçısı izole edilirken, dünya nasıl makul fiyatlarla beslenecek, yakıtını nasıl sağlayacak?
Tutun ki Putin düşürüldü.
Kremlin’in kaptan köşkündeki dümene, daha kötü ve daha tehlikeli birinin geçmeyeceği ne malum?
HEDEF PUTİN
Fakat…
Bütün bu soru işaretlerine karşın gene de yaptırımların hedefi doğrudan Putin.
Batı iyimser bakış açısıyla olumlu temenniler hatta hayaller içinde…
Şöyle ki:
Putin’in düşmesi daha iyi birinin başa geçmesine neden olursa…
Asgari edepli, Rusya’nın itibar ve etki alanlarında çıtayı yükseltecek…
Yeni nesil Çaykovski’ler, Rahmaninov’lar, Sakharov’lar, Dostoyevski’ler, Puşkin’ler, Tolstoy’larla Rusya’yı ışıklandıracak biri...
Yani…
Devasa yatların sahibi oligarklar, siber hacker’lar, silahlı suikastçılar değil!..
Dünyayla barış içinde yaşamayı amaçlayan, sağlıklı ilişkiler kurabilen, çağdaş değerleri benimseyen bir lider…
Demokrasiyi benimsemiş seçimle gelmeyi ve seçimle gitmeyi içine sindiren, erdem sahibi, derinliği olan bir siyasetçi…
HAYAL Mİ?
Öncelikle şunu vurgulayayım.
Liderini değiştirmek Rusya’nın kendi iç işidir.
Rus halkının kararıdır.
Başkalarının değil.
Ayrıca…
Bütün siyasi gözlemcilerin ortak görüşüne göre, “Putin halkının orta ve alt sınıfını oluşturan ve genellikle kırsal kesimlerden, taşra kentlerinden seçmenlerle 3’te 2 oranında desteğe sahip.”
Muhalifleri ise azınlıkta olan büyük kentliler, entelektüeller…
Onların da bir kısmı ülkeyi terk etmiş durumda.
Putin, bürokrasiye, orduya istihbarat örgütlerine, polise hâkim…
Ve…
Moskova’nın “zafer günü” dev geçit töreni için 9 Mayıs’a kadar Ukrayna işini bitirmekte kesinlikle kararlı.
Öte yandan…
Onuru yaralandığı için daha da tehlikeli.
Zaten yıllarca küçümsenmiştir, travması vardı.
Rusya için Amerika’da “Teksas eyaletinden daha küçük bir ekonomi” yorumu yapılmaktaydı.
Ya silahlı gücü için?
Rusya’nın sadece “nükleer bombalı bir benzin istasyonu olduğu” yolunda alaylı ifadeler içe sindirilir gibi değildi.
Şimdi…
“Birkaç günde Ukrayna’nın işgal edileceği, Kiev’in düşeceği, Zelenskiy’in kaçacağı ve yerine Rusya’ya yakın birinin getirileceği” beklentileriyle başlatılmış başarısız Ukrayna işgal girişimi son onur darbesi…
Ve…
Putin’in iki kızının bütün varlıklarına, Dışişleri Bakanı Lavrov’un sevgilisinin ve onun kızının varlıklarına el konulması da Kremlin’deki öfke alevlerini yangına dönüştürdü.
Putin ikinci perdeyi açıyor.
Suriye ve Çeçenistan’dan paralı askerler geliyor.
Ordusunu yeniden toparlıyor.
Büyük saldırıya geçecek.
Ve Ukrayna şehirlerini roketlerle ve toplarla sürekli dövecek.
Lavrov’un açıkladığı gibi, “sonuna kadar devam…”
………….
Bu yazı için New York Times’tan Thomas Friedman’ın yazısından da yararlandım.