Güneri Cıvaoğlu
Ankara'da hakimler ve savcılar var.
Dün
Genelkurmay'ın
"irtica" brifingi için salonda kendilerine ayrılan sıraları dolduran yüzlerce yargıç ve savcı, bu yargının kanıtıydılar.
Adalet Bakanı'nın yayınlattığı
"yasak" genelgesine karşın
hukuk devleti adına brifinge katılmışlardır.
İrtica için
suç duyurusu niteliğinde bilgi almak üzere oradaydılar.
Önce...
Zaman tünelinde bir yolculuk.
Tarihe
Büyük Friedrich (Friedrich der grosse) olarak geçen
Friedrich ll Prusya Kralı'dır.
Aydınlanma döneminin adalet ve sorumluluk ilkelerini birleştiren aydın bir hükümdar olma arzusundaydı.
Devlete karşı bireyi koruyan ve kendi adını taşıyan kanunnameyi yapmıştı.
Döneminde, bir yol inşaatı yapılmaktadır.
Değirmen sahibi bir köylü, yolun kendi arazisi üzerinden geçmesine ve değirmeninin yıkılmasına karşı çıkmaktadır.
İnşaatı yapan firma ve devletin görevlileri tarafından köylü uyarılır:
"Eğer dayatırsan karşında Büyük Friedrich'i bulursun. Bu yolun yapılmasını o istiyor..."
Köylünün cevabı şöyle olur:
"Berlin'de kral Büyük Friedrich var ama... Berlin'de hakimler de var."
Bu sözler
300 yıla yakın süredir adalet adamlarına olan güvenin simgesel söylemi olarak yaşamaktadır.
Ve biz de tekrarlıyoruz.
Türkiye'de hakimler ve savcılar var.
Onlar hukuk devletinin, anayasının temel ilkelerinin güvenceleridir.
Ankara'daki hakimleri ve savcıları,
Genelkurmay brifingine katılmamaları için genelgeler yayınlatarak, tehditlerde bulunarak kişisel tavırlar koyan
Şevket Kazan'ın düştüğü durum hazindir.
Brifing sıraları hakimler ve savcılar tarafından doldurulurken o,
Meclis kürsüsünden
"ben bostan korkuluğu değilim" diye sesleniyordu.
Kimse
Kazan'a sözel olarak böyle bir yakıştırma yapmamıştı ki...
Herhalde, kendisi böyle bir imajın kaygısını duymuş olmalı.
Aslında...
Demokrasilerde
Başbakanın da
Adalet Bakanının da... Devleti yöneten herkesin de saygınlıkları olması gerektiği inancındayız.
Kazan'ın acıklı konumu, kendisinin olduğu kadar demokrasinin de dramıdır.
Refahyol ne yazık ki...
hükümet bunalımını yarattıktan sonra şimdi de hadiseyi daha vahim boyutlara taşımakta,
devlet bunalımı haline getirmektedir.
Gerçekten...
Devlet adeta şirazesinden çıkmıştır.
Anayasal kurumlar birbirinden kopmuş ve dağılmıştır.
Bir iktidar düşününüz ki...
Kendisine karşı işçi, işveren ve esnaf gibi çıkarları birbirlerine ters üç kurumu tek cephe haline getirebilmek başarısını göstermiştir.
Dahası... Neredeyse birbirlerinin gözlerini oyarcasına çekişme halindeki
Türk - İş ve
DİSK işçi sendikalarını kendine karşı eylem birliğinde bütünleştirme becerisinin de sahibidir.
Dışişleri'yle dış politikası zıttır.
Kendi
Silahlı Kuvvetleri'yle mücadele halindedir. Hatta...
Silahlı Kuvvetleri sınır ötesinde savaş halindeyken onun arkasında destek olması gerekirken bile...
Ve yüzlerce hakimi ve savcısıyla da karşı karşıya gelmiştir.
Unutmayalım... - Kendi deyimleriyle - bir kısım medyayla (büyük kısım) kavgalıdır.
Bu manzara artık
hükümet bunalımı değil...
devlet bunalımıdır.
Toplantılara ve seminerlere
Hakim ve Savcılar Yasası'nın hükümleri gereği katılmak için, hukuk adamlarının izin almaları öngörülmüştür.
Kazan kendisinin atlanıldığı (by - pass edildiği) kanısındadır.
Hukuk devletinin kurallarının işlemesi gereğine biz de inançlıyız.
Ancak... Şu gerçeklere dikkat:
1- Genelkurmay hakim ve savcılara bu brifingi doğrudan duyurmamıştır. Bağımsız yargının yerel en yüksek temsil organı olan ve en kıdemli yargıçlardan oluşan Adalet Komisyonu Başkan Vekili İbrahim Demirci'nin imzasıyla çağrıda bulunulmuştur.
Demirci'nin
Ankara'daki hakim ve savcılara
Genelkurmay brifingine çağrı yazısı 6 Haziran 1997 tarihini taşımaktadır.
Brifinge katılma yasağı ise,
Ankara Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Mesutoğlu'nun
9 Haziran 1997 tarihli genelgesiyledir.
Eğer, bakanın kişisel hukuki statüsü söz konusu ise, neden yasağı kendisi koymamıştır. O zaman
Genelkurmay'ın
Kazan'ı by - pass etmesi diye bir hukuki durum olmuyor.
2- Genelkurmay brifingi sıradan bir konferans, toplantı, seminer değildir. Orada kanıtlarla, hukuk adamlarına, suç duyuruları yapılmaktadır. Devlet adına adalet dağıtmakla görevli olanların suç duyurusuna ulaşmak görevleridir. Asıl bu toplantıya katılmasalardı belki - pasif - suç işlemiş sayılabilirlerdi.
3- Belki... bu brifing için
Genelkurmay'ın bağlı bulunduğu başbakandan onay alması gerektiği düşünülebilir...
Ancak... Allah aşkına söyler misiniz, bu iki anayasal kurum arasında savaş harekatının zamanlaması bile gizlenirken, brifingin lafımı olur.
Tesbihin taneleri kopmuş.
Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr