O bir CEO… 42 bin çalışanı var. Avrupa’dan Asya’ya, Amerika’ya çok sayıda sanayi tesisinin bir düzineden fazla markasını yönetiyor.
Genç, sağlıklı, varlıklı…
Evli ve üç çocuk babası…
Mutlu.
Eşiyle bir yemekte romantik ortamdadır.
Harika dakikalar akarken birden ciddileşir, eşinin elini tutar, gözlerine bakarak, “Beni anlamanı rica ediyorum” diye başlar söze.
Ve…
“Temiz bir dünya için, karbon izini sıfırlamış” şirketinde -çalışanlarını bu ideale daha da motive etmek için- bir karar aldığını söyler.
Sahip olduğu her şeyi riske etmek pahasına çok zor bir şey yapmaya karar verdiğini, “bunun için dünyanın en yüksek dağı olan Everest’in zirvesine çıkacağını” açıklar.
Daha önce patronu Rahmi Koç’tan izin aldığını belirterek eşinden de izin ister.
……………
Eşinin cevabının “elindeki şarap kadehini onun üstüne fırlatmak olduğunu” anlatıyor kitabında.
Tam bir Viking reaksiyonu. (Eşi Stephanie Norveçlidir.)
Gecenin sonunda gene de eşinin onayını almayı başarır.
Anlattığım kişi Arçelik CEO’su Hakan Bulgurlu.
TEHLİKELİ TIRMANIŞ
Hakan Bulgurlu 2019’da gerçekleştirdiği Everest yolculuğunu “TEHLİKELİ TIRMANIŞ İklim Krizi ve Everest’e Meydan Okuma Hikâyesi” adlı kitabında anlatıyor. (Mundi Kitap- 2021, Can Sanat Yayınları)
Gerçekten “çılgınca” bir karar.
Her saati ölümle burun buruna geçen tırmanış ve en az o kadar zor iniş…
………………..
Hakan Bulgurlu’yu Berlin’de bir fuarda tanımıştım.
Konuşmasını dinlemiş, etkilenmiştim.
“Everest’e tırmandığını” ve bunu “iklim krizine karşı dünyamızı yeniden kazanmaya dönük çalışmalara dikkat çekmek için yaptığını” duyunca gözlemlerimi bu köşeden yazmıştım. (15 Eylül 2019)
Son günlerde Everest macerasını yazdığı kitabını okudum.
Gerçekten dehşet verici.
Düşünün ki buzullarda tırmanırken sağınızda, solunuzda cansız dağcı bedenleriyle karşılaşıyorsunuz.
Eksi 30-40-50 derecede hiç bozulmadan öylece kalmışlar.
Bazılarının gözleri açık.
Bazılarının kırık bacağı tersine dönmüş.
Ve…
O yükseklikte yapayalnız geçen saatlerden sonra donarak ölmüşler.
Hakan Bulgurlu da buna benzer tehlikeler geçirmiş.
“Kurtuluşu müthiş bir irade, bedendeki kimyasal kükreme ve elbette şans” sayesinde.
“Her şeyin bittiğini” düşündüğü, gözünün önünden eşi ve çocuklarıyla mutluluk dolu görüntüleri akarken birden bir mucize gerçekleşiyor.
Vücudunda savunma refleksiyle hormonlar çoğalıyor ona olağanüstü bir güç kazandırıyor.
Sadece birkaç dakika süren bu mucize “doğal doping” ona hayatını kurtarabilecek gücü kazandırıyor.
Bu kimyasal reaksiyon mucizesini adlarıyla kitapta bilimsel anlatıyor.
Zirveden dönüşte bir an hatalı hareket…
Havada sallanmasına ramak kalıyor.
Neyse ki “şerpa’ların döşediği ipler sayesinde” hayata tutunabiliyor.
Ama…
Ya tutunamasaydı?
Cevabı “hemen yanı başında havaya asılı kalmış, donarak ölmüş bir kadın dağcı…”
Rüzgârda sallanıyor.
Terra Carta Mührü’nün verildiği ödül töreninde Prens Charles ile Hakan Bulgurlu.
ŞERPA
Yazıda bahsettiğim “şerpa”lar, Everest’in eteklerinde yaşayan Tibetli yerlilere verilen ad.
Everest’e tırmanan dağcıların “yedek oksijen tüplerini” bazı temel ihtiyaçlarını onlar taşıyor.
Yüzlerce yıl bu yüksekliklerde yaşadıkları için metabolizmaları
artık farklılaşmış.
Diğer insan ırklarına göre daha az alyuvarlar üreterek daha fazla oksijeni çok daha etkili enerjiye dönüştürüyorlar.
Her yıl defalarca zirveye tırmanıyorlar.
Zirveye tırmanış yolundaki ipleri onlar döşüyor.
Zirve yolculuğunda kimsenin diğerine yardım etme lüksü yok, kimse de yardım beklememeli.
Hakan Bulgurlu buna rağmen son kalan suyunu kendisine yalvaran bir kadın dağcıya vermiş; büyük risk.
Everest’in zirvesine yolculuk.
DÜNYAYI KURTARMAK
Kitabın bir diğer “beni çeken özelliğine” de işaret edeyim. Çok önemli bilgi birikimlerini yansıtıyor.
Macerayla bu bilgiler paraleller kurarak anlatılmakta.
Birkaç örnek sunayım…
Atmosferimizi sadece insan yapısı sanayi dumanları ve motorlu araçlar mı kirletiyor?
Hayır…
Tek bir inek yılda 100 kg metan gazı üretmekte.
Yeryüzünde 1 milyar sığır var. Yılda 100 milyar ton metan gazı bırakıyorlar atmosfere.
“Yarın herkes et yemeyi bıraksa” diye düşündürüyor.
1750 yılından bu yana 2.2 trilyon ton karbon salmışız.
Bunun yüzde 26’sını okyanuslar-denizler, yüzde 29’unu karasal varlıklar emiyor.
Peki, ne yapmalı?
50 yıl boyunca yılda 20 milyar tohum (ağaç yetişmesi için) ekilebilir.
Bunu amaçlayan çalışmalar var.
Dakikada 120 tohum atan dronlar geliştiriliyor.
Doğada çözülebilen kapsüller içine yerleştirilmiş tohumlar.
9 bin dronla 450 kişilik ekip 200 günde 20 milyar ağaç tohumu atabilir.
Akdeniz çayırları da çok önemli karbon emiciler.
Ayrıca karbon yiyen mikroorganizmalar üreterek bunları organik plastiklere dönüştürme projeleri de hayata geçirilmiş bulunuyor.
Daha pek çok böyle ilgi çekici bilgi yüklü bu kitapta.
ÖDÜLLER...
Arçelik global üretim operasyonlarında “karbon nötr” bir şirket.
Ürettiği sera gazı emisyonlarını dengelemeye yetecek kadar karbon kredisi elde etmeyi başarmış.
Önemli sürdürebilirlik ödül ve sıralamaları var.
………………….
Ev aletleri sektöründe Dow Jones sürdürülebilirlik endeksinde en yüksek skoru alan şirket.
Arçelik dünyada sadece 45 şirkete verilen Prens Charles’ın “Terra Carta Mührüne” layık görüldü. Dünya çapında kendi sektöründe bu ödülü alan tek şirket.
Arçelik Reel Leaders’in çevreye ve topluma en fazla katkı yapan şirketler listesinde yer aldı.
Arçelik Refinitiv’s Diversity & Inclusion Index çeşitlilik ve kapsayıcılık endeksinde de 17’nci sırada.
Ayrıca…
“Yeşil finansman alanında da etkili.”
Avrupa imar ve kalkınma bankasıyla yeşil kredi anlaşması imzaladı.
Uluslararası piyasalarda 350 milyon euro tutarında “yeşil tahvil” ihracatını gerçekleştirdi.