Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

İsrail ve Filistinli rehinelerin takas edilmesine kadar “gizli görüşmeler dizisi” doktora tezi olabilir. 

Daha krizin ilk günlerinde ABD, Katar, Mısır, İsrail ve Gazze’den üst düzey yetkililer tarafından bir “rehine müzakereleri özel hücresi” kuruldu. 

Gizli görüşmeler bu hücrede başladı. 

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ve Ulusal Güvenlik Konseyi Hukuk Danışmanı ve Başkanın Yardımcısı Josh Geltzer bu hücrenin mitokondrileri’ydi. (Canlıların milyarlarca hücrelerinden her birinin içinde bulunan milyarlarca enerji santralleri. Hücrelerimizin temel enerji birimi olan ATP’yi bunlar üretir.)  

Haberin Devamı

Takas’ın özel hücresi

MERKEZ DOHA 

Hücre, Katar’ın başkenti Doha’da kuruldu. 

Bunun sebeplerinden bazılarının “Hamas’ın siyasi liderlerinden bir kısmının Katar’da yaşamasıydı.” 

Ancak… 

Hamas’ın siyasi liderliğinin Katar’da, buna karşılık askeri liderlerinin ise Gazze’deki tünellerde yaşamaları diyaloğu zorlaştırıyordu. 

Hatta kopmalar yaşanıyordu. 

ABD Başkanı Biden’in Katar Başbakanı’nın hatta Şeyh’inin Mısır lideri Sisi’nin devreye girerek bu kopmalarda onarım rolünü üstlendikleri Hamas askeri lideri Sinwar’ın kendini tüm iletişimlere kapattığı da oluyordu.

İsrail’in hastaneleri ve özellikle El Şifa’yı bombalaması üzerine Sinwar birkaç kez düğmeyi kapatmıştı.

Gene de rehine Amerikalı bir anne ve kızın Hamas tarafından 20 Ekim’de serbest bırakılması “umut ışığı” oldu. 

ABD’li yetkililer bunu bir “test vakası” veya “pilot misyon” olarak tanımladılar. 

Beyaz Saray’ın Ortadoğu Koordinatörü McGurk hem Doha’ya, hem İsrail’e, hem Mısır’a uçtu. 

Mossad’ın yöneticisi David Barnea ile CİA Direktörü Burns da görüşmeler çıkmaza girdiğinde Doha’daydılar. 

Bu arada Biden Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad Al Thani ile sürekli dirsek temasındaydı. 

“Katar’ın katkısını öven” iltifatlarda bulunuyordu. 

Mısır İstihbarat Şefi Abbas Kamel, Hamas üzerinde etkili oluyordu. 

……………….. 

Kaç yüz telefon konuşması, kaç yüz karşılıklı görüşme, geceli gündüzlü kaç özel hücre toplantısı, sayısal olarak belki ileride ortaya çıkacak ama sonunda Cuma akşam üstü takasın gerçekleşmesi aşamasına varıldı. 

Haberin Devamı

Takas’ın özel hücresi

ŞEYTANLA ANLAŞMA YAPMAYIN 

İlk “ateşkes” önerisi Hamas’tan gelmişti. 

Ancak… 

İsrail hükümeti içinde ve asker arasında ateşkes karşıtı olanlar direniyorlardı. 

İsrail caddelerinde “şeytanla anlaşma yapmayın” sloganları atarak “ateşkese hayır” pankartları taşıyan gruplar hükümetin aşırı sağ kanadında da temsil edilmekteydiler. 

Buna karşılık “rehine aileleri de müthiş bir kamuoyu baskısı” oluşturdular.” 

Yollara, meydanlara rehinelerin fotoğraflarını yapıştırdılar. 

Tel Aviv’de “rehineler meydanı” diye anılan meydan da sürekli gösteri yaptılar. 

Amerika’ya, Avrupa ülkelerine de gidip orada kanaat önderleriyle medya yöneticileriyle görüştüler. 

“Önce rehineler kurtarılmalı” çağrısını koordineli olarak yer küreye yaydılar. 

Amerika’da da bu baskı ciddi olarak hissedilmeye başlanmıştı. 

Biden sürekli Netanyahu’ya baskı yapıyordu. 

Netanyahu, rehine aileleriyle şu son günlere kadar görüşmemekte direndi. 

Ama sonunda kapıyı açtı. 

Kalkanını indirdi. 

Takas’ın özel hücresi

ATEŞKES HANGİSİNE YARAR 

Hamas’a siyasi ve askeri açıdan fayda sağlamış gibi görünüyor. 

Haberin Devamı

Öyle olmasa “ilk ateşkes önerisi” Hamas’tan gelmezdi. 

Öte yandan İsrail, başta ABD olmak üzere küresel kamuoyunun ağır baskısının yanı sıra içeride de rehine ailelerinin oluşturduğu mega sosyal dalgalar tarafından ateşkese sürüklendi. 

Bu durumda “ateşkese zoraki razı olmuş” gibi görünse de başka gerçeklerin varlığına işaret edeyim. 

Şöyle ki… 

‘İsrail savaş makinesi, 6 haftadır havada ve 3 haftadır karada 24 saat aralıksız çalışıyor. 

Bunu yapabilmek için silah ve mühimmat rezervi bulunması gerekiyordu. 

İkinci Dünya Savaşı’nın önemli generallerinden ABD’li komutan Omar Bradley savaş bağlamında “amatörler stratejiyi konuşur, profesyoneller ise lojistik konuşur” demişti. 

İsrail komutanları -All Jazeera’ya göre- Gazze’yi vurmaya devam etmek konusunda ısrarlı olmakla beraber, hoşlanmadıkları bir “lojistik/mühimmat stoku” hesabıyla karşı karşıya kalmış olabilirler. 

Örneğin… 

Gazze üzerine 2500’den fazla “JDAM” akıllı bomba kiti harcadı. 

“Yalnızca 10 günlük stokunun kaldığı” iddia edilmekte. 

İşaretler “İsrail’in lojistik görevlilerinin alarm vererek acil ikmal talebinde bulunduklarını” düşündürüyor. 

Son iki haftada ABD 17 nakliye uçakları düzenli olarak Tel Aviv’deki Ben Gurion Havalimanına ve Negev çölündeki “Nevatim” hava üssüne düzenli inişler yapmakta. 

Uçaklar Almanya’daki Amerikan Ramstein hava üssündeki depolardan mühimmat getiriyor. 

Daha ağır ve daha az acil olan malzemeler ise İsrail’e deniz yoluyla gönderilmekte. 

Bunlar arasında özellikle yüksek hareket kabiliyetine sahip topçu roket sistemlerinin (HIMARS) paletli versiyonu olan “M270” çok namlulu roket sistemleri (MLRS) var. 

Ayrıca… 

ABD, İsrail’in “demir kubbe hava savunma sistemi” için de takviye olarak için kendi füzelerini gönderdi. 

TÜNELE GİRMEK YASAK 

Londra merkezli haftalık The Jewish Chronicle 16 Kasım’dan itibaren geçerli olarak İsrail’in Gazze’deki güçlerine şu talimatın verildiğini yayınladı: 

“Kimsenin tünele girmesine izin yok.” 

Gerçi Gazze şehrindeki tünellerin simülatörleriyle komandolara karmaşık uzmanlık eğitimleri verildi ama simülasyonu yapılan tüneller 2009-2014’te ait. 

2023’te geçerli değil. 

Köpeklere, robotlara, toprağa, taşa, betona nüfus eden radarlara ve diğer teknolojilere rağmen tüneller içeri giren askerlere mezar olabiliyor. 

Geçen hafta 4 İsrailli komando bir tünel kapağını açtıkları anda el yapım patlayıcılarla yaşamlarını yitirdiler. 

………………….. 

Kısacası eğer ateşkes öngörülen sürede devam ederse İsrail çok daha yüksek profilli bir saldırı için stoklarını güçlendirecek. 

………………….. 

Buna karşılık Netanyahu’nun en büyük kabusu dünya kamuoyunda şu sorunun gündeme gelmesi: 

“Bu ateşkesi başardıysanız, neden uzatmayasınız, neden genişletmeyesiniz, neden her gün binlerce sivil, kadın, çocuk ölsün…” 

Netanyahu “Hamas’ı yok etmekte başarısız olmakla kalmayıp, -dolaylı da olsa- müzakere yoluyla Hamas’ı fiilen tanıdığı bir noktaya gelmiş” bulunacak.