Uygulamada olan, çok tartışılan “düşük faiz, yüksek kur” uygulaması için bir süredir parmaklar Şefik Çalışkan’ı gösteriyordu.
Dün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşması ve doları sert bir hareketle düşüren açıklamaları sonrası -Beştepe’ye yakın iktisatçı olduğu iddia edilen- Çalışkan’la yapılmış bir röportajı okudum. (*)
Şefik Çalışkan kendisi için “Asıl işim şirket doktorluğu” diyor.
“Hasta şirketleri” iyileştiriyormuş.
Bankacılıkta ve özel sektörde üst düzey yöneticilik yapmış.
Ekonomik gelişmeleri takip ediyor, periyodik raporlar yazarak iş, yönetim ve siyaset dünyasındaki her görüşten insanlarla paylaşıyormuş.
EŞİK
Röportajda şu satırların altını çizdim:
Ekonominin azı “matematik”, çoğu ise “beklenti, umut, duygu ve güven…”
Bunları yönetebilirsek gerçekleşmeler çok hızlı olacaktır.
Cumhurbaşkanımızın aşması gereken en önemli eşik burasıdır.
Yeni stratejinin en zayıf halkası güven unsurudur.
Bu projeye güvenecek en önemli kesim girişimcilerimizdir.
Ancak…
Şefik Çalışkan: Bir “düşük faiz, yüksek kur” teorisyeni.
DÜŞÜK KUR HANÇERİ
1950’den bu yana girişimcilerimize “yürü” dedik ama onları düşük kur ile arkalarından vurduk. Alın terlerini sıcak paracılara peşkeş çektik.
Şimdi ise uygulanan politika konusunda stratejik değişikliğin gerekli olduğuna inanıyorlar.
Sayın Cumhurbaşkanımıza da güveniyorlar ama bürokrasimizin bu işe engel olacağı konusunda da kendilerinden çok emin konuşuyorlar.
70 yıllık tecrübeleri bunu zorunlu kılıyor.
Bence Sayın Cumhurbaşkanımızın aşması gereken en önemli eşik burasıdır.
Başta sanayicilerimiz, turizmcilerimiz, kendine, çoluğuna çocuğuna iş arayan vatandaşlarımız, bu politikanın kararlı bir biçimde uygulanması için Sayın Cumhurbaşkanımızın yanında, arkasında ve önünde yer almalıdır.
ÇOCUĞUN ADINI KOYMAK
Peki…
Bu “düşük faiz, yüksek kur” politikasının adı nedir?
Şefik Çalışkan’ın cevabı şöyle:
Her yeniliğe bir isim verme alışkanlığı var.
Ben bunu medyatik bir enstrüman olarak görüyorum.
Ancak…
İlla da bir isim vermek gerekirse, “parasının değerini düşük tutan ülkelere karşı yerli üretimi koruma modeli” diyebiliriz.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın söylemlerinden yeni politikanın “Çin modeli” olduğu iddiasını öne sürenler göz bağcılığı yapıyor.
Türkiye, Çin’in ve parasının değerini düşük tutan diğer ülkelerin politikalarına karşı kendisini korumaya çalışıyor.
“Düşük kur, yüksek faiz” çıkmaz sokağına sadece ben dikkat çekmiş değilim. Rahmete giden Kemal Kurdaş, Oktay Yenal, Sadun Aren, bu çıkmaz sokak hakkında nokta atışı yaparak alabildiğine çığlık atmışlar.
Ege Cansen de çığlık atmaktadır.
………………
Stratejik hedef istihdamı artırmak ve enflasyonu kalıcı bir şekilde düşürmektir.
Şayet stratejik değişikliği kararlı şekilde uygular, taktik tedbirlerle devam ettirirsek bu programın insanlarımıza yansıması en geç Haziran 2022’de görülecektir.
DOLARA DARBE
Pazartesi akşamı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasıyla dolar birkaç saat içinde 4 lira değer kaybetti.
Bu sonuç için öncelikle “Türkiye rahat bir nefes aldı” diyorum.
Gerçekten ister iktidar yanlısı ister karşıtı herkeste tedirginlik hatta gerginlik vardı.
Gözler TV ekranında sürekli yükselen dolar karşılığı TL rakamlarındaydı.
Dakikalar içinde fiyat etiketlerinin değiştiği şu süreçte sadece sokaktaki vatandaş değil, sanayici, tüccar, ihracatçı ve turizmci de rahatsızdı.
“Önümüzü göremiyoruz, siparişlere fiyat vermekte çok zorlanıyoruz” diyorlardı.
“Öngörülebilirlik ortamına dönülebileceği” psikolojisi yeniden oluşabilir.
Bu önemli.
Yani…
“Piyasanın ateşi düşüyor.”
Peki, model değişti mi?
………………...
İş hayatımdan aldığım izlenime göre, “1 dolar karşılığının 13-14 lira olması da ihracat için rekabet sağlayabiliyor.”
Elbette sürdürülebilir olması da gerekli.
“Kur ayağı” böyle…
Modelin “düşük faiz” ayağına gelince…
Vadeli TL mevduatı ile dolara talep düşürüldüğü ölçüde “örtülü faiz” iddiası zayıflar.
Gerçekten…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “konuştu ve dolar düştü.”
“Faiz kazancı dolarda yükselişin altında kalırsa, aradaki farkın devlet tarafından karşılanması” uygulamasına geçiliyor.
Ama…
3-6-9 ve 12 aylık vadeli mevduat hesaplarıyla TL hacmi bağlanmış olursa, -teorik olarak- dolara talep yükselmeyecektir.
Böylece dolar, ekonominin doğasından fazla yükselmezse “örtülü faiz” gibi bir durum da oluşmaz.
……………..
Sonuç…
Şu aşamada ilginç bir ekonomik deneyim yaşanıyor.
İlk kez böyle bir yöntem uygulanmakta.
Yaşayıp göreceğiz…
Dileriz ki Türkiye’mizin yararına olsun.
………………..
(*) Dünya gazetesi