Bir Başbakan Bakan’ına “Eğer doğru bulmazsan talimatıma rağmen yapma” der mi?
Anlatayım…
Sümer Oral, Demirel hükümetinin Maliye Bakanı’dır…
Hükümette henüz ilk günleri…
Başbakanlık konutunda Demirel’e, Sümer Oral bir konuda bilgi sunmaktadır.
Konuşma bittikten sonra ayrılırken Demirel ona şunları söyler:
“Bürokrasinin tepesinde uzun süre görev yaptın. Bunlar siyasette senin için büyük kazanç. Siyasette henüz çok yenisin ve ilk Bakanlığın.
Belli konularda sana talimat verebilirim.
Bu talimat telefonla ya da doğrudan olabilir. Yanımda biri bulunabilir, o sıra siyaseten öyle konuşmam gerekebilir.
Eğer uygun bulmazsan, mevzuata aykırıysa, kısaca doğru bulmuyorsan kesinlikle yapma.
Benim talimatımın olması fark etmez.”
Bu satırları Sümer Oral’ın raflarda yeni çıkan “BİR DEVRİN İZLERİ… Sevgi-Hoşgörü-Diyalog- Uzlaşı” adlı kitabından yansıttım. (Destek Yayınları)
…………….
Sümer Oral yıllarca bakanlıklar yaptı, devlete en üst düzeyde hizmet verdi.
Adı hep tertemiz kaldı.
Bu anısının yer aldığı sayfada Sümer Oral’ın satırları şöyle sürüyor…
“Şüphesiz Başbakan’ın bu anlayış içinde olması bir Bakan için son derece rahatlatıcı bir yaklaşım.
Demirel her yönüyle ama her yönüyle tam bir devlet adamıydı. Devleti çok iyi tanıyan bir siyasetçiydi.
Fevkalade disiplinli fakat bir o kadar da kibar ve nazikti.”
LİYAKAT
Sümer Oral’ın kitabından bir anı daha…
Gene Demirel’le ilgili.
…………………..
Zekeriya Temizel’in İstanbul Defterdarı olduğu yıllar…
Maliye Bakanı olarak Sümer Oral -daha önceden iyi tanıdığı ve başarılarını bildiği- “Zekeriya Temizel’i Gelirler Genel Müdürü yapmaya” karar verir.
Ancak…
Bu düşüncesi etrafa sızınca bakanlık koridorlarında siyaset kulislerinde Temizel aleyhine kazanlar kaynamaya başlar:
“Zekeriya bey sol eğilimlidir. Mülkiye’de bu konuda aktifti. DYP iktidarında böyle bir atama nasıl olabilirdi? Parti gurubunda tepkiler oluşabilirdi!..”
Sümer Oral atama kararnamesini hazırlamadan önce Başbakan Süleyman Demirel’in muvafakatini almak ister.
Çünkü…
Gelirler Müdürlüğü çok önemli bir görev.
Üçlü kararnameyle atanması gerekiyor.
Sümer Oral, Demirel’e “Temizel’in eğitimi, meslekteki görevlerini, yurt dışı çalışma deneyimlerini” anlatır.
Sonunda…
Şu açıklamayı yapmakta fayda görür:
“Sayın Başbakanım, kuşkusuz sizin kulağınıza da gelmiştir. Kendisiyle ilgili bazı siyasi mülahazalar gündeme getiriliyor. Bunları size iletmek isterim” der.
Demirel “Mesela neler?” diye sormaz.
Fikrini şöyle dile getirir:
“Sümer, bakanlığın başında sen varsın. Bunlar teknik arkadaşlardır.
Ben sana iki soru soracağım.
1- Ehliyetine inanıyor musun?
2-Dürüstlüğün-den emin misin?”
Sümer Oral, her iki soruya da “evet” cevabını verince Demirel noktayı koyar.
“O zaman getir kararnameyi önce ben imzalayayım.”
………………….
Bu iki anıda da önemli mesajlar var.
Birincisi...
Liderin “emrim hukuksuzsa yerine getirme” diyebilmesi... İkincisi ise “devlet görevine atamalarda siyasi eğilimlerin değil, liyakatin önemli olduğu…”
Sümer Oral’ı yıllardır tanırım.
Siyasetçi tarafını yukarıdaki satırlarda yazmıştım.
“12 Eylül ihtilalinin lideri Kenan Evren tarafından yapılan bakanlık önerisine hayır diyebildiğine” de işaret edeyim.
İnsan ilişkileri tarafını ise “son derece nazik, hatırşinas, güvenilir dost olarak” tanımlıyorum.
414 sayfalık kitabında böyle pek çok ilginç anı var.
Rahat okunuyor, güzel akıyor.
Ve…
Önemli dersler içeriyor.
‘MISS TURKEY’ CUMHURBAŞKANI
Diplomatların anı kitaplarını severim ve zevkle okurum.
İki diplomat dost emekli Büyükelçi Uğur Ergun ve Mehmet Öğütçü’nün “Bir Başkadır Diplomatların Dünyası” adlı kitabını da keyifle okudum.
Birkaç alıntı yansıtayım…
Ürdün Kraliyet Sarayı’na yakın bir dostumdan Atatürk’e ilişkin çok hoş bir anekdot dinledim.
Mustafa Kemal, İtalyanlara karşı Libya’daki mücadeleden sonra askerlerini zayiat vermeden çekerken uzun bir yol kat ederek, yorgun ve bitkin halde Amman’a varır.
Dostumun dedesi birkaç gün onu evinde ağırlar.
Yeni doğan (ve ileride çok meşhur bir Ürdünlü diplomat olacak) oğluna da Mustafa adını verir.
Mustafa Kemal tekrar yola koyulmadan önce misafirperverliği için ev sahibine teşekkür eder.
Gömleğinin iki manşetindeki kol düğmelerini hediye eder.
Bu kol düğmeleri o zamandan bu yana Ürdünlü bu ailenin erkek üyeleri arasında el değiştirir.
Ürdün’ün önemli şahsiyetlerinden birisi olan -Atatürk sevgisi ve saygısı yüksek- dostum, şimdi bu kol düğmelerinin sahibi.
“Emaneti zamanı gelince çocuklarına devredeceğini” söylüyor.
Hikayeyi bana anlatırken gözleri nemlendi.
Benim de…
TÜRKİYE DOSTU CUMHURBAŞKANI
Fransa cumhurbaşkanlarından Chirac Türk dostuydu.
O kadar ki…
Yunanistan Dışişleri Bakanı Pangalos “Yakında Miss Turkey seçileceksiniz” diye eleştirmişti.
Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinin başlamasında çok emeği vardı.
Keşke ismini bir caddeye verip “Charles de Gaulle” yerine kadirşinaslık yapsak!..
Türkiye’de ve Fransa’da Chirac’ı en iyi tanıyan, onunla başka ülkelere resmi ziyaretler için özel davet edilen tek Türk gazetecisi vardı; Muammer Elveren.
……………..
Emekli Büyükelçi Uğur Ergun’un genç bir diplomat olarak Doğu Berlin’de görev yaptığı yıllardan bir anı…
Doğu ve Batı Berlin’i yıllar boyu bir duvar ayırmaktaydı.
Doğu Berlin’de yaşayan diplomatlar alışveriş için genellikle birkaç saatliğine Batı Berlin’e geçerlerdi.
………………
Uğur ve Serfinaz Ergun evlerinde bir davet vereceklerdir.
Serfinaz Ergun, Batı Berlin’deki manavdan maydanoz almak için arabasını ünlü geçiş noktası Check Point Charlie’ye sürer.
Bir bakar ki çocuklarının pasaportlarını yanına almayı unutmuş.
Gerek Uğur, gerek Serfinaz Ergun hemen her gün o noktadan giriş ve dönüş yaptıkları için tanınıyorlar.
Serfinaz Ergun kontrol noktasındaki muhafıza “Bizi tanıyorsunuz, 5 dakikada döneceğiz, bırakın geçelim” diye ricada bulunur.
Muhafız “Kesinlikle mümkün değil” diye cevap verir.
Bunun üzerine Serfinaz Ergun “Peki çocukları size bırakıyorum. Ben Batı’ya geçip beş dakika sonra döneceğim” der.
Arabadan indirdiği çocuklar bariyerler arasında koşuşmaya başlayınca muhafız durumu amirine bildirir.
Amirden izin çıkar.
Ve muhafız, Serfinaz Ergun’a adeta yakınır:
“Frau Ergun dönüş için lütfen beş dakikayı geçirmeyin. Ve bilin ki buradan pasaportsuz geçiş Doğu Almanya tarihinde ilk defa oluyor!...”
………………
Gerçekten o netameli duvarı aşmaya kalkışan niceleri hayatlarını yitirmiştir.
Filmlere, romanlara konu olmuşlardır.