Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bugün arife...
Ramazan Bayramı’nın simgesi “şekerdir.”
Yürekten “kansız, gözyaşısız, şeker tadında bayram günleri” diliyorum.
Hatırladığım kadarıyla, hiç “eski bayramlar” gibi “nostalji” yazıları yazmadım.
Bugün içimden geldi.
.....................
Çocukluğumda heyecan arife öncesi başlardı.
Çarşıya gidilir, bana ve kız kardeşime “bayramlık yeni giysiler” alınırdı.
Benden 9 yaş büyük olan ablam Sevgi artık genç kızlık çağına geçtiği için ona “bayramlık giysi kontenjanı” yoktu.
En sevdiğim, “yeni ayakkabılar” olurdu.
Birkaç kez yeni ayakkabılarımı başucuma -yastığımın yanına- koyarak uyumuşluğum vardır.
Sonraları öğrendim ki çoğu çocuk aynı şeyi yaparmış.
Ama...
Utanır mıydık ne, arkadaşlarımızla paylaşmazdık.
......................
Babam öyle beş vakit namaz kılacak kadar Müslümanlığın ritüellerini tam yerine getiremezdi.
Cuma namazlarına da gitmezdi.
Zaten “bankacı” olduğu için zamanı da el vermezdi.
Bu arada “akşamcı olmamakla beraber” alkol kullanırdı.
“Sosyal içiciydi” denebilir.
Ama...
Bayram namazına mutlaka giderdi.
.......................
Bayram sabahı erkenden kalkılır, daha da bir çeşitlenmiş kahvaltı masasında bir araya gelirdik.
Herkes tertemiz, biz çocuklar da yeni giysilerimiz içinde olurduk.
Sonra...
Erkenden yola çıkılırdı.
Artık hayatta olmayan aile büyüklerinin mezarlarına ziyaret yapar, dua okur, çiçek bırakırdık.
Bu iş erkenden bitmeliydi ki hemen eve dönelim...
Çünkü...
Dul olan anneannem bizimle kaldığı için ailenin en büyüğünü ziyaret etmek ve bayram sofrasında yer almak geleneğimiz vardı.
Anne tarafım Boşnak...
O gün mutlaka Boşnak böreği yapılırdı.
Boşnak tatlılarının yanı sıra ortak ağız tadımız “evde pişirilmiş kaymaklı ekmek kadayıfı” idi.
Hem anneanne, anne ve babamızdan hem de yemeğe gelen akrabalardan aldığımız “bayram harçlıklarıyla” ceplerimizi doldururduk.
“Çata pata, balonlar, çikolatalar” için harcardık.
Sonra...
Uçurtma faslı...
“Uçurtmaların kenarına jilet takıp, diğerlerinin iplerini kesmek uğraşıyla” geçerdi saatler.
Bazen de dönme dolaplara, salıncaklara da giderdi paramız.
Konuklar akşam yemeğine de kalırlardı.
Çok yakın akrabalarda gece yatısına.
Tam cümbüş...
........................
Bayramın ikinci ve sonraki günleri gene bütün aile yollara düşerdik.
Anne babamdan daha yaşlı olanlardan başlayarak akrabaların ve dostların ziyaretlerine giderdik.
Bunlardan bir kısmı -daha genç olanlar- zaten birinci günü öğleden sonra bize geldikleri için iade-i ziyaret de olurdu.
Bize gelenlere Türk kahvesi yanında küçük bardak su, küçük lokumlar ve çikolata ikram edilirdi.
Ayrıca küçük kadehlerde likör.
Konuk çocuklarına annem mendil içinde -güya etrafa göstermeden- para verirdi.
........................
Herkes neşeliydi. Gözler “sevgi dolu” bakardı.
Ufak tefek kırgınlıklar yok sayılırdı.
“Dertler” elbette vardı ama bu dostluk ortamı merhem gibi gelirdi.
........................
Her şey gibi, çoğumuz için “bayramların bu ritüeli de değişti” diye başlayan nakarata hiç girmeyeceğim.
Çocukluğumun bayramları şeker tadında hâlâ içimde.