Hollywood’un “Oscar Ödülleri” için yazmayı hafta sonuna bırakmıştım. Seveceğinizi umduğum bir Oscar anısıyla başlayayım.
Efsane aktör Gary Cooper, dönemin büyük artisti Barbara Stanwyck ve karakterlerin usta oyuncusu Anthony Quinn, bir film çekimi için Meksika’dalar.
Volkanik göl kıyısındaki görkemli bir otelde kalmaktalar. 1953 yılının 19 Mart’ı. Akşam Oscar ödüllerinin verileceği geleneksel etkinlik var.
O yıllarda -Oscar’a aday gösterilse bile- bir yıldızın törene gitmesi için yapımcılar çekimlere ara vermiyorlar. Meksika’dan televizyonla izlemek de mümkün değil.
Anthony Quinn içten içe “Viva Zapata”daki en iyi erkek yardımcı oyuncu ödülünü alabileceğini düşünüyor. Gary Cooper da “High Noon”daki rolüyle en iyi erkek oyuncu dalında aday gösterilmiş.
Anthony, sevgilisi Susan’la, Gary ise Barbara Stanwyck’le birlikte bahçede çimlerin üzerine uzanmışlar. Yanlarında birer şişe viski. Bir süre sonra Barbara ve Susan uyuklamaya başlıyorlar.
Anthony anlatıyor:
“Şöyle bir baktım. Gary’nin sol kolu görünmüyor sanki. Ay ışığı silüetini ortaya çıkarmıştı. Gary, ellerini Barbara’nın baldırları arasında gezdiriyordu. Gary, ünlü yıldızı kandırmaya çalışırken sevgilisi otel odasında onu bekliyordu.”
Bir garson Anthony’e “Amerika’dan arandığını” haber verir. Suzan’la birlikte otele giderler.
Telefonda “Viva Zapata’daki, Emilia Zapata rolüyle en iyi yardımcı erkek oyuncu Oscar’ını kazandığını” öğrenir. Anthony bahçeye döndüğünde Gary’nin
elleri hâlâ Barbara’nın vücuduyla meşguldür.
Gary onu kutlamak için ayağa kalkar. Gönderilen şampanyayı bir çırpıda içip bitirirler. Anthony’nin anlatımına göre “Gary, Oscar’ı kazanmak için en ufak şansı olmadığını” düşünüyormuş. Heykeli Zapata rolüyle Oscar’a aday gösterilen Marlon Brando’nun alacağı kanısındaymış.
Ama… Sürpriz…
Az sonra bir garson elinde şampanyayla gelir. Gary Cooper’a “High Noon’daki oyunuyla akademi ödülünü (Oscar) kazandığını” haber verir.
Gene “yaşasın” diye bağırırlar, birbirlerine sarılırlar, dans bile ederler. Ardından yine çimenlerin üzerine uzanırlar ve yıldızları seyre, içmeye devam…Anthony “hem Oscar’larımız hem kadınları mız vardı; hem de önümüzde bütün bir gece” diye yazmış anılarında.
Viva Zapata (1952) filminde Marlon Brando ve Anthony Quinn…
YARI KIZILDERİLİ DEV ADAM
Ne ilginçtir ki Anthony Quinn’in babası da “Zapatistti.” Fakir köylüler adına büyük toprak sahiplerine karşı isyanın simgesi “Zapata devrimci hareketinin” içindeydi. Anlatayım…
Anthony’nin babası Meksika’ya göçen bir İrlanda ailesinden. Anneannesi ise Meksika’nın büyük çiftliklerinden birinde ev hizmetlisi… 14 yaşındayken çiftliğin sahibinin oğlundan hamile kalıyor.
Kızı kovuyorlar.
Mahallede komşularının çamaşırlarını yıkayarak geçimini sürdürürken İrlandalı Frank ona “isyancı Villa güçlerine (ileride Zapatayla birleşecek olan) katılacağını, kendisiyle gelmesini” öneriyor. O zamanlar dağdaki devrimci erkekler devlet güçleriyle çarpışırlar, akşam yemeğine kadınlarının yanına dönerlermiş.
Anthony’nin annesi babasının tüfeğini temizler, giysilerini onarır, yemeğini pişirirmiş. Geceleri de babasının battaniyesi altında onunla yatarmış.
İşte o gecelerden birinde annesi Anthony’e hamile kalmış. Bir süre sonra babayla birlikte California’ya göçmüşler. Üzüm, portakal, mandalina, pamuk toplayarak geçiniyorlarmış. Sonra babası Hollywood’da dekorasyon işlerinde iş bulmuş.
Anthony ilk gençlik yıllarında Rahip yardımcılığı, mimar, boksörlük de yapmış.
Anthony Quinn ve Katherine DeMille
AŞK ÜÇGENİ
Los Angeles’in kremasından bir ailenin kızı olan Elie’yle tanışması Anthony’nin yaşamında dönüm noktasıdır. Kızın annesi Sylvia da hoş ve entelektüel bir kadındır. Varoş çocuğu Anthony’i dışlamak yerine onu büyük kütüphane odasına götürür.
“Burada kalacaksın ve okuyacaksın” der. Schopenhauer’den başlar. Nietzche’yi, Emerson’u, Baudelaire’i, Dante’yi ve yüzlerce kitabı okur.
Mozart, Beethoven, Bach dinler.
Gauguin, Van Gogh ve diğer ressamları inceler. Ve gene ne ilginçtir ki yıllar sonra Anthony Quinn “Gauguin” rolünü de oynar. Burada, Anthony Quinn’in iyi bir ressam olduğunu, yaşamının sonuna kadar resim yaptığını da belirteyim.
Anthony önce Elie’yle yatar, sonra annesiyle… Hatta evlenmeye de karar verirler. Nikahı kıyacak rahip “gelin nerede” sorusuyla büyük yaş farkını vurgulamış olur. Evlilik macerası orada biter.
Anthony Quinn atölyesinde… En sevdiği yalnız kadın resmi ve bir heykeli.
BAKİRELİK SORUNU
Anthony genç bir Kızılderili rolüyle Hollywood’a adımını atar. Dönemin en büyük film yapımcısı Cecile B. DeMille’nin kızı Katherine ile tanışır. Yakınlaşırlar, evlenirler. Ona olan saygısından evleninceye kadar Anthony sevişmekten uzak durur. Evliliğin ilk gecesi balayı için bir oteledirler.
Fakat o da ne! Çarşafta kan yoktur.
Tutucu dindar Anthony çılgına döner.
Katherine’ye artarda iki tokat atar.
26 yaşındaki bir Hollywood oyuncusu genç ve güzel kadının ilk erkeği olabileceğini düşünmüştür. Kadın ağlayarak oteli terk eder. Ancak Anthony’nin aklı başına gelir. Katherine’yi geri getirir. Evlilikleri
30 yıl sürer. Anthony’nin ruhunun sükunete ermesi için Kızılderili’nin “kısasa kısas yasasını” uygulaması lazımdır.
Katherine’den yattığı bütün erkeklerin listesini öğrenir. Hepsinin eşleriyle ya da sevgilileriyle yatar. Ancak bir tanesinin değil. Aktörlerin kralı Clark Gable’nin
ne eşi ne de sevgilisine “evet” dedirtebilir.
Hollywood ve Avrupa film setlerinin daha epey arka oda hikayeleri var.
Bir başka yazıya…
……………………
Bu yazı da anlatılanlar Anthony Quinn’in “Tek Kişilik Tango” adlı kitabından (İnkılap Yayınları).