Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Türkiye siyaseti "ne Derviş'siz, ne de Derviş'le" gibi bir çizgiye kaymamalı.
Önce birincisi...
Bu Hükümet, IMF ile yaptığı anlaşmayı uygulayamamış ve üstüste iki kez krizle ekonomiyi dibe vurdurmuştu.
IMF ile yeni bir anlaşma için gerçekten güvenilir, simge bir isime ihtiyaç vardı.
Kemal Derviş, bu nedenle Ekonominin Koordinasyonundan Sorumlu Bakan oldu.
Bu tercih, önce "isim" olarak isabetliydi.
Küresel para mabedlerinde ve finans çevrelerinde kendini kanıtlamıştı.
Bu tercih ayrıca "sıfat" olarak da isabetliydi.
Eğer ilk düşünüldüğü gibi Merkez Bankası Başkanı yapılsaydı, böyle bir programı - mümküm değil - toparlayamazdı.
Düşünün "tam yetkili olduğu" 3 liderin ortak deklarasyonuyla açıklandığı halde, reform yasalarının geçmesi için ne kadar zorlandı.
Sonuç...
Türkiye ekonomisinin bu noktaya gelmesinde Derviş'in kişisel performansını teslim etmek gerek.
Yani yazının başına dönelim.
"Derviş'siz olmazdı."
IMF
katkısının açıklanmasından ve ilk ödemenin gelişinden sonra "Kemal Derviş'ten kurtulma hesabı yapanlar" bilmelidirler ki, önümüzdeki süreçte de "Derviş'siz olmaz."
IMF
ile uzun bir yol haritası için anlaşıldı.

Derviş'in toplumda yarattığı artıların türettiği eksilere gelince...
Derviş "siyasete hazırlandığı izlenimlerini çok erken vermeye başladı."
Bu işaretler, Hükümet ortaklarına rahatsızlık veriyor.
"Onun ekonomiyi koordine etmek ve düze çıkarmak üzere çağrılmış bir teknokrat bakan olduğu ve DSP'ye girmedikçe öyle kalması gerektiği" düşünülüyor.
"Ekonomi koordinasyonunun bu tarafsız teknokrat kimliği nedeniyle ona bırakıldığı" öne sürülüyor.
Hükümet içindeki çalışmalarında Derviş'in zaman zaman zorlanma nedenlerinden biri, belki de bu eksi.
Derviş, "Hükümet'in bir önceki ekonomik programının bürokratlara bırakılmış olması ve sahipsizliği nedeniyle çöktüğünü" söylüyor.
O nedenle, kendi koordinasyonunu sürdürüyor.
Başarılarının bir nedeni de bu.
Ve tabii, kendisi de yalnız kalmamak için kapalı devre dar bir kadro oluşturmuş bulunmakta.
Bürokratlardan, bilimadamlarından, yakın dostlarından bir çevre...
Haklıdır.
Sipsivri yalnız olsaydı, çok daha zorlanırdı.

Ama bu artıdan türeyen eksiye de değinelim.
"Derviş'in, Hükümet'teki ekonomiden sorumlu diğer bakanlarla neredeyse hiç diyalog kurmadığı" yolunda rahatsızlıklar var.
Oysa... Özellikle Tunca Toskay ve Sümer Oral, komplekssiz ve katkıda bulunmaya hazır, alanlarında yetkin kişiler.
Derviş, diğer ortak partilerden o iki bakanla bir siyasal ekip oluştursa... Hem kendisi, hem Türkiye için hayat daha kolaylaşır.
Bu eksiden bir diğerine geçelim...
Derviş'in polemiklerinde ve prensiplerini ifade edişinde kurallarını açık ve net söylemlerle ortaya koyması, olumludur.
"ABD'nin, IMF'nin adamı" gibi yargılara karşı, kendine kamuoyu desteği oluşturuyor.
Ulus çoğunluğundan aldığı güçle elini kuvvetlendiriyor.
Ama... Bunu, Hükümet'teki çalışma arkadaşlarını ve liderleri tedirgin etmeyecek "duyarlı" dengede tutmalı.
Amacı aşan dozaj, bir diğer eksi...
Nihayet... Dünkü açıklamaları, sorulara verdiği net cevaplar, uygar tavırlar, hatta basın toplantısının - tadında - süresiyle Derviş, kamuoyunda puanlarını gene arttırdı... Akılcı ve tutarlıydı.
Ama... "Kişilerin ve bu bağlamda kendisinin fazla önemsenmemesi gerektiği ve kollektif başarının daha önemli olduğu" söylemiyle "benmerkezcilik yapmamaya özen göstermesi" önemlidir.
Hükümet içi ilişkilerde tansiyonu düşürme sayduyusunu göstermiştir.
Türkiye siyaseti, giderek "Derviş'le de olmuyor" çizgisine gelmemeli.