Trabzonspor- Fenerbahçe maçında 90 dakika boyunca yaşananlar çok üzücüdür.
Ünlü futbol yazarı Simon Cooper’in kitabının da adı olan “Futbol Asla Sadece Futbol Değildir” söyleminin “en kötücül” türüdür. Bu futbol “distopyası” için her şey yazıldı, söylendi… Ben bugün “distopyayı” değil “ütopya” olarak başlayan “futbol mucizesini” yazıyorum. Mucizenin adı “Bayern Münih (Munich).”
MİA SAN MİA
Türkçeye “biz kimsek oyuz” diye çevrilebilecek “mia san mia” kulübün mantrasıdır. “Göründüğün gibi ol, olduğun gibi görün” diye de yorumlanabilir.
Oyunculardan başlayalım.
Noel – Yılbaşı tatilinde, Almanya’da bizim “Süper Lig” karşılığı olan Bundesliga’da devre arası tatile girer.
O hafta boyunca her akşam bir Bayern Münih futbolcusu mutlaka bir taraftarın evine konuk olur. Bu taraftarla oyuncu arasında sıcak bağı oluşturan geleneksel simgedir. Ertesi gün gazetelerde hangi futbolcu hangi taraftar evindeydi… Fotoğraflarla ve röportajlarla yayınlanır. “Mia san mia” futbolcuların, taraftarlar için birer “rol model” olmasını öngörür. İşte Bayern Münih’in “kutsal emirleri”: Futbolcularımız ve hocalarımız saha içinde hayran olunacak işler yapıyorlar, bu doğru. Ancak, sadece saha içinde 90 dakika değil, günün 24 saati birer rol model gibi davranıp taraftarların hayranlıklarına, sevgilerine, saygılarına layık olmaya devam etmeliler. Genç oyuncular, sıralarını beklerken ileride bu rol modellerinin ayak izlerinden yollarına devam edeceklerdir.
ÇALIŞANLAR VE TARAFTARLAR DA
Kulübün “kutsal emirleri” tüm çalışanları ve taraftarları da kapsıyor. Şöyle ki…
*Kulüp bünyesinde görev alan yani maaşını taraftarların verdiği herkes kulübün birer elçisi gibi davranmakla hükümlüdür.
*Bayern çalışanları sadece Bayern taraftarları nezdinde değil rakip taraftarların da nezdinde her zaman taktir edilecek şekilde davranmalıdırlar.
*Kulübün pozitif imajını ve değerlerini sürdürmek, saha içindeki neticeler kadar önemli ve değerlidir.
*Kulübün asıl sahibi olan taraftarlar da hem geleceğin Bayern Münih taraftarları hem de rakip taraftarlar için rol model olmalıdırlar.
*Kaybetmeyi bilmek, yenilgide holiganlaşmamak, Bayern Münih’i sadece kazınırken değil kaybederken de desteklemek zorundadırlar.
*Taraftarlarımız da diğer takım taraftarları için örnek alınacak rol modeller gibi davranmalıdır.
*Takımımız maç kaybettiğinde çirkefleşmemeliler.
*Bayern Münih sadece saha içinde değil, saha dışında da daima en doğrusunu yaptı, yapıyor. (Burada “saha dışı”ndan kast edilen Bayern Münih’in Nazi zulmü karşısındaki şanlı direnişidir. Almanların büyük günah olarak kabul ettikleri sağcı utancından Bayern Münih kendini ayrı tutmaktadır.)
*Bayern hiçbir güce boyun eğmedi, eğmemeli.
*Biz çeşitliyiz, farklıyız, çoğulcuyuz… Sportif, finansal, yenilikçi, “insani imajımızı” sürdürmeliyiz.
KUPA KOLEKSİYONERİ
Bayern Münih Bundesliga’da 33 şampiyonluk kazandı. 20 kez Almanya Kupası’nı kaldırdı. 2 kez Dünya Kulüpler Şampiyonu, 6 kez Avrupa Şampiyon Takımlar şampiyonu, 2 kez de UEFA şampiyonu oldu. Müthiş…
Bayern Münih’in özelliklerinden biri futboldan anlamayan “parası çok başkanları kulüpten sürmüş olmasıdır.”
Diğeri de “hepsi eski futbolculardan oluşan yöneticilerin kulübü çok iyi yönetmeleri, borçsuz ve kasasında milyara yakın Euro sahibi hale getirmeleridir.”
Bir örnek… Neymar’ın transferi söz konusu olduğunda kulüp sözcüsü “biz transfer yaparken diğerleri gibi bankanın kredi bölümüne değil veznesine gideriz” demişti.
FUTBOLCULARIN İSYANI
Paul Breitner Bayern Münih’in ve Avrupa’nın gelmiş geçmiş en güçlü lider futbolcusudur. Real Madrid’e gitmiş ve gene göz bebeği Bayern Münih’e dönmüştü.
Takım iyi değildi. Sürekli maç kaybediyordu. Paul Breitner doğru bildiğini söylemekten kaçınmayan kararlı, lider ruhlu bir futbolcuydu.
Kulüp Başkanına “teknik direktör Gyula Lorant’ın yetersiz olduğu” gerekçesiyle “görevine son verilmesini” söylüyordu. Başkan Neudecker bir para babasıydı. Ve bu sözlere kulak asmıyordu.
Ancak… “Kızıl Paul” arkadaşı Sepp Mair ile birlikte takımın bütün oyuncularını örgütledi. İsyan başlattı.
Başkanı öyle sıkıştırdılar ki sonunda teknik direktörün işine son verildi.
Ve isyancı oyuncuların istediği yardımcı antrenör Paul Csernai teknik direktörlüğe atandı.
Ayrıca isyancılar başkanın da ayağını kaydırdılar.
Yeni başkan onların istediği gibi W.O. Hoffman oldu.
Sportif direktörlüğe ise Paul Breitner’in ergen futbolcu yıllarından beri en yakın arkadaşı olan Uli Hoeness getirildi.
Bu yeni yönetimde güç artık paralı başkanların değil eski Bayern Münih’li futbolcuların ve onların başındaki Uli Hoeness’lerin olmaya başladı. Hoeness, kulüp başkanı seçilene kadar 35 yıl boyunca Bayern’in her şeyi oldu. Saha içinde büyük başarıları kadar sahanın dışında da 6 milyon borçla aldığı Bayern Münih’i ekonomik anlamda da dünyanın en iyisi yaptı.
Artık Bayern Münih’te “eski futbolcuların” gücünü hiçbir işadamı kıramıyordu. Başkan ve yöneticiler operasyonel yetkiye sahip değiller. Buna karşılık Bayern Münih futbolcularında şımarıklık kesinlikle yok.
………………..
Bayern Münih anlatısına bir sonraki yazıda devam edeceğim.
…………………
Bu yazıda Ali Ece’nin “Ayak Oyunlarından Akıl Oyunlarına Futbol” kitabından (Profilkitap) ve diğer kaynaklardan yararlandım.