Recep Tayyip Erdoğan'ın ve AK Partisi'nin siyasi yaşam yazgıları nedir?
Önce birincisi...
Anayasa Mahkemesi'nin afla ilgili "adı erteleme olsa da özel af çıkarıldığı... Özel affın cezayı kaldırdığı, ama sonuçları kaldırmadığı" yolundaki gerekçeli kararı, Recep Tayyip Erdoğan'ın önünü kesmiştir.
Ama... Sadece bir süre için.
Recep Tayyip Erdoğan'ın aktif siyaset yasağının alt sınırı "hapis cezasının bitiminden itibaren 3 yıl"dır.
O "3 yıllık süre" dolduğunda, mahkumiyet kararını veren mahkemeye başvuracak ve "iyi hal" nedeniyle siyaset yasağının kaldırılmasını isteyebilecektir.
Mahkeme, bu başvuru üzerine bariyeri kaldırır mı?
Hukukun doruklarında esen rüzgarlar o doğrultuda.
"Erdoğan bir suç işlemiş değil" görüşü ağırlıklı.
Peki... "Aktif siyaset yapma yasağı sürerken AK Partisi'nde kurucu üye ve Genel Başkan olması, suç değil mi?"
Cevap: "Bu fiiller, TCK'da karşılığında ceza olan suç tanımlarına girmiyor. Cezasız suç olmaz."
O halde, büyük olasılıkla seçimlerden önce Erdoğan'ın siyaset yasağı mahkeme kararıyla kalkmış olabilecek... mi?
Kuşkulu...
Çünkü bir başka yoruma göre; "Şu andan itibaren Erdoğan'ın Genel Başkanlık ve kurucu üyelik sıfatlarını üzerinde tutmaması gerekir.
Çünkü... Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararının açıklanmasıyla birlikte Erdoğan, - siyasi yasaklarının sürdüğünü - resmen öğrenmiş bulunmakta. Eğer AK Partisi'ndeki sıfatlarını bırakmazsa, üçüncü yılın sonunda mahkeme tarafından iyi niyetli görülmeyebilir..." mi?
Buradan da AK Partisi'nin yazgısına geliyoruz.
Yargıtay Başsavcısı Kanadoğlu, Anayasa Mahkemesi'ne AK Partisi için başvuruda bulunmuştu.
"Erdoğan'ın AK Partisi'nde kurucu üye ve genel başkan olamayacağını" söylemiş ve bu durumun düzeltilmesi için Anayasa Mahkemesi'nden karar istemişti.
Anayasa Mahkemesi "kısa süre içinde bu durumu düzelt" diye "ihtar" mı verecek?
Ama... AK Partisi oralı olmazsa?
Müeyyidesi, yani cezası yok.
Erdoğan'ın AK Partisi'nin kurucularından biri ve genel başkanı olmak sıfatları kalkmazsa Anayasa Mahkemesi "ben de bu partiyi kapatıyorum" gibi bir karar verebilmek yetkisinden yoksun.
Artık Anayasa, parti kapatmayı 3 nedene bağlamış:
1-) Yasa dışı eylem ve faaliyetlerin odağı olmak.
2-) Dışarıdan yardım almak.
3-) Tüzük ve programının Anayasa'ya aykırı olması.
Anayasa "parti kapatmak için siyasi yasağı olan kişilerin partide kurucu üye ve genel başkan olmaları" durumun öngörmemiş.
O halde... "Ortada AK Partisi'ni kapatacak bir suç olmayınca, suçun faili de olmayacak" diye düşünülebilir.
"Suç yoksa ceza da olmaz."
Böyle bir mantığın sonucu "3.yılın sonunda Erdoğan'ın suç işlemediği ve iyi hal nedeniyle yasaklarının kaldırılması" olabilir... mi?
Bunca "mi?"nin nedeni, Anayasa'yla Uyum Yasaları'nın hala çıkmamış olması.
Erdoğan'ın yazgısı üstüne, bir de yargının gölgesi düşmüş gibi...
"Belediyedeki akçalı işlemlerin ucunun Erdoğan'a da ulaştığı" iddiasıyla yazılan son müfettişlik raporu üzerine, dosya savcılıkta.
Mahkeme için bakanın onayı var.
Ya "Erdoğan'ı aklar nitelikteki ilk rapor?"
Yücelen'e göre; "O ilk rapor, Mülkiye Müfettişleri Komisyonu Başkanı tarafından zamanında yazılmamış. Başkan görevden alınıp yerine yenisi atandıktan sonra yazılmış. Artık görevde olmayan ve resmi sıfat taşımayan müfettişin yazdığı raporun geçerliği olamaz."
Bu "yolsuzluk" iddialarını konu alan yargı süreci, Erdoğan'ın önüne bariyer koyabilir... mi?
Karar bağımsız yargının...