Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Uyarı geldi:
- "Cep telefonlarınızı kapatın.
- Sigara içmeyin..." Bir de "Kemerlerinizi bağlayın" anonsu mu yapılacaktı?
Hayır.
Üçüncü anons da geldi;
- "Gece boyunca su içmeyin..."
Bu üç zorunluluk, katıldığım bir "yemek ayininin" kesin yasaklarıydı.
Telefon sesi, konsantrasyon bozuyor.
Sigara ise lezzeti...
Su da, şaraba hakaret oluyor.

Chaine des Rotisseurs diye anılan lezzet şövalyelerinin geleneksel - periyodik yemeği böyle başladı.
1248 yılında Fransa'da kurulan ve dünyayı saran "damak tarikatı" bu. 126 ülkede 90 bin üyesi (müridi) var.
Toplanır, en güzel yemekler ve en uyumlu şaraplarla bir "dünya hali" yaşarlarmış.
Düşünün bu lezzet zinciri oluştuğu zamanlar, henüz Osmanlı Devleti bile kurulmamış.

Dışa açık tören günlerindeki Masonları andırıyorlardı.
Lacivert kostümler içinde erkekler... Özenli hanımlar...
Boyunlarında - kademelerini belirleyen - dört parmak kalınlığında yeşil, mavi ya da kırmızı zemini çevreleyen sarı yaldız şerit, çeşitli işaretler, taşlar olan iri kolyeler.
Kadehi tutmaları, şarabı önce gözleriyle, sonra kokusuyla içselleştirme ritüeli. Yudumların ölçüsü, ağızda tutma ve yutma süresi...
Yemeklerin sırası, görüntüsü, alınan lokmaların büyüklüğü, dil ve damak arası sevişmeler...
Alınan lezzetler üzerine eleştiri, takdir sözleri. 7 tür yemek, şarap, tatlı...
Sonra...
Şef ve yardımcıları ve tüm servis yapanlar sıralanıyor.
Ayakta alkışlanıyorlar.

Onlar arasında Kemal Koç'u buluyor gözüm.
En az 30 yıl öncesine dayanan bir dostluk.
Şamdan'ın ilk yıllarında, oranın yöneticisiydi.
Arada bir laflardık... Yaşar Kemal hayranıydı. "Herkes işini Yaşar Kemal gibi yapsa bu ulusu kimse tutamaz" derdi.
Kendi işini Yaşar Kemal'i örnek alarak kusursuz yapmaya çalıştı.
Yıllardır kendi lezzet mekanlarını yönetiyor. O gece de onun konuğuyduk. Şefi Mike Norman ile çalışanlarının aldıkları alkışlar "marifete iltifattı..."

Bir başka lezzet gecesini de hafta başlarında yaşamıştım.
Yemekler güzeldi ama hele şaraplar.
Leonardo Frescobaldi'nin, seçme şarapları, 29 nesildir bu işi yapıyorlarmış.
Bir nesil 21 yıl olarak kabul edilir. 609 yıldır bu aile şarap yapıyor.
Marki Frescobaldi onur konuğuydu.
Güzel bir konuşma yaptı.
Bazı yıllar "Üzüm iyi çıkmadı. Bu yıl şarabı atlıyoruz" diyebilen çok az şarap üreticisi var. Frescobaldi ailesi de onlardan biri.
Şarapçılığa başlayan eski bir banka yöneticisi - yaşam mimarı - dost, ona "Ben de başladım. Birinci nesil şarapçıyım" dedi.
Cevap sevimliydi.
Bir yerden başlamışsınız ya... bu da iyi "600 yıl sonra torunlarınız 29 nesil olur."
Dostumuz ona takılabilirdi...
"Marki unvanları Avrupa'da satın alınabiliyor. Nesiller farkını değil ama hiç değilse Marki farkını kapatabilirim."
Rotshcild şaraplarının arkasındaki "baron" unvanı da öyle değil mi?

Şu satırları yazmadan önce, Galatasaray Lisesi'ndeki Mali Kongre'ye gittim...
Sonra...
Hemen lisenin yanındaki Yapı Kredi Kültür Yayınları'na baktım.
Stefanas Yerasimos'un "Sultan Sofraları" kitabını aldım.
Bu lezzet tarikatı, Avrupa'da damak şölenleri düzenlerken bizim buralarda neler yerlermiş?
Kitapta, öyle güzellikler, ilginç lezzet tarifleri var ki... Ayrı bir yazıya bırakıyorum.
Yutkunmakla yetindim.

G.S. Lisesi karşısındaki Simit Sarayı'ndan içinde kaşar peyniriyle fırınlanmış sıcak simit aldım.
Yolda yiye yiye Saray Muhallebicisi'ne geldim.
Sakızlı muhallebi tabağını, dibinde damla bırakmadan temizledim. Ağzımda hâlâ lezzetini sürdürerek bu yazıyı kaleme - bilgisayara değil - aldım.
Hepinize ağız tadı ve keyifli pazar diliyorum.