Prof. Kissinger hem “şeytan” hem Nobel barış ödüllü “güvercin” olarak son yüzyılın dış politikasına damgasını vurmuştur.
Değerli bir yazar arkadaşımızdan okuduğuma göre Prof. Kissinger
şöyle demiş:
“Düzen ve adalet arasında bir seçim yapmak zorunluğunda kalırsam tercihim düzen olur…”
Hamas’ın 7 Ekim barbarca saldırısını orantısız güç ve şiddet kullanarak, tüm insani değerlerin üzerinden silindir gibi geçerek yanıtlayan İsrail de tercihini “düzenden” yana kullanmakta.
Elbette kendi kafasındaki düzenden yana.
Ama…
Yerkürenin büyük kısmında halkların tepki dalgalarını kabartmakta.
TÜY DİKMEK
İşte böyle bir duyarlı sürecin üstüne nasıl tüy dikilebilirdi?
O da konuşulmaya başlandı.
“Yahudilerin Kudüs’te Üçüncü Tapınağı inşa etmesi…”
Konuya ilgisi az olanlar “ne var bunda, varsın bir tapınak inşa etsin İsrail” diyebilirler.
Ancak…
Durum hiç de öyle olağan bir dini hoşgörü konusu değil.
Anlatayım…
Son kuşak İsrail roman yazarlarının en ünlülerinden bir olan İshai Sarid 2015 yılında “Üçüncü Tapınak” adlı kitabını yayınladı.
İşçi Partisi Başkanı Yitzhak Rabin, Yasser Arafat’la barış anlaşması imzalaması üzerine “Mesih hareketinden bir fanatik” tarafından öldürülmüştü.
İshai Sarid’in “Zamanların Sonu” temalı bu kitabı da suikasttan 20 yıl sonra yayınlandı.
Kitapta “Mesih hareketinin” mensuplarıyla yaptığı yüzlerce eskatolojik (dünyanın sonu) konuşmalar yer almaktaydı.
Prestijli Bernstein Ödülü ile taçlandırılan Roman “kutsal dağın zirvesindeki camileri yıkılıp yerine Üçüncü Tapınağın inşasını” anlatıyor.
O distopya, bugün İsrail’deki fanatik sağcıların ve onların hükümetteki temsilcilerinin arasında yankılanmakta.
Örneğin Savunma Bakan Yardımcısı Bezalel Smotrich ve Ulusal Güvenlik Bakanı Ben Gvir…
Dünkü Le Monde’ye göre “üstün ırkçı bakanların radikal önerileri Kudüs’teki Ömer Camii (Kubbet- üs Saha) ve Mescid-i Aksa üzerine Üçüncü Tapınağı inşa etmek isteyen Mesihçi grupları cesaretlendirmekte…”
TAPINAK TEPESİ
Temmuz 1948’de İsrail Devletinin ilanından 2 ay sonra, fanatik iki Yahudi milis iki camiyi de havaya uçurmaya kalkışmış, bu çok tehlikeli girişim önlenmişti.
1949 ateşkesi sonrası kutsal şehir Kudüs doğu ve batı olarak ikiye bölünmüştü.
Doğu bölgesinde Sinagoglar yıkılmıştı.
Bu da kutsal mekanlara karşı tavırlar için kilometre taşıydı. Büyük gerginliklere neden olmuştu.
İsrail’in 6 gün savaşındaki zaferinden sonra 1967’de silahlı kuvvetlerin Haham’ı Şlomo Goren perspektifinde Üçüncü Tapınağın yapılması için önce Ömer Camii’nin yıkılması gündeme geldi.
Ancak Savunma Bakanı Moşe Dayan kesin tavır ve yasak koydu.
Ama…
Kutsal tepenin eteklerinde binlerce yıla uzanan Mağrip bölgesi birkaç saat içinde yerle bir edildi.
Oradaki “ağlama duvarı” erişime ve Yahudi ibadetine açıldı.
TARİHSİZ KARAR
Ve...
Ömer Cami Mescid-i Aksa -ibaretine- ayrıldı. Yahudiler Camilerin meydanında -pek de açık olmayan şekilde- ibadet edebiliyorlardı.
1996’da Hahamlar konseyi “bu ibadete teşvik kararı” aldı.
Uzun süre “gizli ve sınırlı olan” cami avlularındaki bu ibadetler, yılda 50 binden fazla Yahudi tarafından -polis koruması altında- gerçekleştirimekte.
Müslüman Filistinlilerin tepkilerine neden oluyor.
Ölümle sonuçlanan olaylar çıkabiliyor.
KUDÜS TAPINAKLARI TARİHİ
İlk Kudüs Tapınağı MÖ 586 yılında Yahudi nüfusunu sürgüne gönderen Babilliler tarafından yıkılmıştı.
50 yıl sonra Pers imparatoru Cyrus, “sürgündeki Yahudilerin geri dönmelerine ve Kudüs’teki tapınaklarını yeniden inşa etmelerine” izin vermişti.
(Ne ilginçtir ki Pers topraklarındaki İran devletinin -şimdiki- yöneticileri İsrail’in var olmasına karşı akımların başını çekmekte.)
Yahudiler ikinci tapınağı inşa ettiler.
500 yıldan fazla süre ayakta kalan tapınak, MS 70 yılında Roma’nın “Yahudi ayaklanmasını” bastırması sonrasında bir kez daha yıkıldı.
İbrani takvimine göre her iki tapınağın yıkımı da “Av ayının 9’unda” gerçekleşmişti.
2 bin yıldan fazla süredir o gün Yahudiler tarafından oruç günü olarak anılmakta.
ÇOK TEHLİKELİ İLİŞKİLER
Fanatik Yahudi “Mesihçiler”, Filistinli sivillere yönelik saldırıları sürdürüyorlar.
Hareketin öncüleri “kefaret hareketini” de kurdular. Aynı kafadaki bir başka grup ise “Tapınak Dağı inananları” adıyla anılmakta.
Kudüs’te bir de “Tapınak Enstitüsü” oluşturdular. Bu Enstitü Amerikalı Evanjelik’lerle bağlantılı.
…………………….
Belki iç politikada pirim yaptığı için, belki fanatik saplantıları nedeniyle İsrail -aşırı sağ politikacıları- bu hassas konuyu tırnaklıyor, kanatıyorlar.
Daha 1 yıl önce Netanyahu hükümetine girmesiyle birlikte İtamar Ben Gvir, El-Haram-ı Şerif’e girmişti. Bu yılın Ocak, Mayıs ve Temmuz aylarında 3 kez daha…
Bu “provakatif” ziyaretlerin ikisinde ona “ultra -Ortodoks Haham Elboim”
eşlik etmişti.
Yahudi “Tapınak Tepesi Yönetimi” bu kutsal tepedeki yetkiyi Müslümanlardan aldıkları iddiasında.
Bu da işlemekte olan bir diğer yara.
………………..
“Ömer Cami ve Mescid-i Aksa’nın yıkılıp üzerlerine Yahudilerin Üçüncü Tapınağı’nın” inşası hayalin ötesinde bir “imkansızın” konusu.
Ancak…
Çivisinin çıktığı, şirazesinin koptuğu dünyada her türlü çılgınlık yaşanabilir.
İsrail Maliye Bakanı -fanatik- Bezalel Smotrich “Batı Şeria’da 2 milyon Nazi bulunduğunu” söyledi.
“Etnik temizlik” istedi.
“Filistin Halkı diye bir şey yoktur” bile diyebildi.
Yani bütün parmaklar Başbakan Netanyahu’yu gösteriyor ama böyle kafada olan bakanlar da hükümette ağırlıklı.
…………………
Ve…
Çoğu sağduyulu ve demokrat İsrail halkı bu yönetimle hiç mutlu değil.