Kemal Derviş vefat etti. “Her ölüm erken ölüm” diye bir söylem vardır.
Ama…
Tenis oynayan, uzun mesafe yüzen, sağlıklı ve sportif Derviş için 74 yaşında yaşama veda beklenmiyordu.
Allah’tan rahmet, ailesine ve dostlarına başsağlığı diliyoruz.
…………
Türkiye’nin ekonomisinde ve siyasetinde Kemal Derviş’in ağırlıklı izleri vardır.
2001-2002 yıllarında ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı olarak görev yaptı.
Türkiye ekonomisi yüksek enflasyon, döviz bunalımı ile kâbus gibi bir süreçteyken Amerika’dan “kurtarıcı” olarak gelmişti.
“Gönderilmişti” yorumları da yapılagelir.
“Gelmiş” ya da “gönderilmiş” olsun, başarılıdır.
Türkiye ekonomisini düze çıkartmanın yanı sıra kurumsallaştırmıştır.
İçeride ve dışarıda güven sağlamıştır.
AK Parti seçimleri kazanıp iktidara geldiğinde, sorunları büyük ölçüde çözülmüş, dışarıdan döviz giriş kanalları açılmış bir ekonomi çizgisinde yürüyüşü sürdürebilmiştir.
İlk 7-8 yıllık başarıda Kemal Derviş gerçeği inkâr edilemez.
Derviş Amerika’dan geldiği günlerde Bülent Ecevit ve Hüsamettin Özkan’la birlikte.
ABİ KARDEŞ GİBİ
Siyasetteki Kemal Derviş izlerine gelince…
Önce...
“Hüsamettin Özkan faktörünü” de altını çizerek belirtmeliyim.
Bülent Ecevit’in Başbakanlığındaki ortak hükümette, “çözüm üreten, koordinasyonu sağlayan, ortak parti liderleri arasında çatışmaları krize dönüşmeden önleyen” Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan’dı.
Yıllar sonra kadim arkadaşım Mustafa Özkan’ın evindeki bir davette Derviş’le aynı masadaydık.
“Hüsamettin Bey olmasaydı bu ekonomik operasyonları yapamazdım. Engeller onun zekâsı ve çözüm odaklı yaratıcılığıyla aşıldı.
Evet…
Hüsamettin Bey olmasa o koalisyon hükümeti 15 gün dayanamazdı” demişti.
……………
Ecevit’in sağlık durumu iyice bozulmuştu.
Önce evinde, sonra hastanede tedavi edilirken, en güvendiği kişi olarak Özkan hükümeti Ecevit adına ve onunla sürekli diyalog halinde yürütüyordu.
Ancak…
Sonraları Ecevit’e dolduruşlar ve Rahşan Hanım’ın etki altında kalmasıyla bu “abi kardeş” yakınlığını hedef alan negatif frekanslar oluştu, yoğunlaştı.
Kemal Derviş Kanal D’de yayınlanan Şeffaf Oda programımın konuğu olmuştu.
YTP OLAYI
Türkiye artık seçimlere gidiyordu.
Hüsamettin Özkan, Ecevit’e olan vefasına, hastanede adeta kamp kuracak kadar özenine rağmen ortaya çıkan bu negatif frekanslar nedeniyle üzgündü, kırgındı.
“Siyaseti bırakmaya” karar vermişti.
Başbakanlık konutuna çıktı.
Bülent Ecevit’le konuştu, istifa kararını bildirdi.
“İstanbul’a dönmek” kararındaydı.
O süreçte istifa edenlerden biri de eski Sanayi Bakanı ve Plan Bütçe Komisyonu Başkanı değerli siyasetçi Metin Şahin ile dün telefonda bir “hafıza tazelemesi” yaptık.
Hüsamettin Özkan’ın ayrıldığının açıklanmasıyla birlikte o gün 30 dolaylarında milletvekili daha istifa etmiş.
Bir gün sonra istifa sayısı 63’ü bulmuş, 70 ‘e yaklaşmıştı. Onlara ne Hüsamettin Özkan ne de yakın arkadaşları bir etki ve telkinde bulunmuşlardı. Spontane bir çözülme.
Böyle bir zemberek boşanması Hüsamettin Özkan üzerinde bir manevi sorumluluk oluşturur.
Bu arada İsmail Cem “Yeni Türkiye Partisi” adını alacak bir girişimi Kemal Derviş’le ve aslında siyaseti bırakıp İstanbul’a dönmek kararında olan Hüsamettin Özkan’la paylaşır.
İstifa eden milletvekilleri için sorumluluk psikolojisiyle Özkan kendini bu öneriyi kabul etmek zorunda hisseder.
“Başkan kim olacak?” sorusu gündeme gelince Özkan, Cem ve Derviş’e “Ben sizi baş başa bırakayım, siz aranızda anlaşın” der ve ayrılır.
İkisi baş başa kalırlar ve “Genel Başkanın İsmail Cem olmasına”
karar verilir.
Sonrasında…
Kemal Derviş bir haftalık Amerika seyahatine çıkar.
Bu arada İsmail Cem’in Genel Başkanı olacağı Yeni Türkiye Partisi kurulur.
ANKETLERDE YTP
O dönemde yapılan kamuoyu araştırmalarını hatırlıyorum.
YTP (Yeni Türkiye Partisi), anketlerde açık ara birinci çıkıyordu.
Ekonomik krizin en ağır sürecini yaşamış, sonra da krizden çıkışın bütün zorluklarını yüklenmiş olan halk “yeni bir oluşum,
bir umut” arayışındaydı.
YTP’yi bu mercekten görüyordu.
Henüz kurulmuş AK Parti ise bir “belirsizlikteydi.”
“YTP’nin seçimde tek başına iktidara geleceği” konuşuluyordu.
Ancak…
Türkiye’yi bir sürpriz beklemekteydi.
Şöyle ki:
Kemal Derviş Amerika’dan döndükten sonra gece 22.00’de Hüsamettin Özkan’a telefon eder, “yüz yüze görüşmek istediğini” söyler.
Bir araya gelirler.
Derviş, “Benim sadece Hüsamettin Özkan’a borcum var” der ve “YTP’de yer almaktan vazgeçtiğini, CHP’ye gireceğini, oradan milletvekili olacağını” açıklar.
Özkan’a “CHP’ye beraber gidelim” önerisinde bulunur.
Özkan’ın cevabı elbette olumsuzdur.
Derviş’i alır, İsmail Cem’in evine götürür.
Derviş bu kez aynı öneriyi İsmail Cem’e de yapar.
“DSP’den istifa eden 70’e yakın milletvekiliyle birlikte Cem’in ve Özkan’ın da CHP’ye geçmesi” teklifinde bulunur.
Cem’in böyle bir öneriyi kabul etmesi mümkün değildir.
Derviş, tek başına CHP’ye geçer.
Milletvekili seçilir.
Bir süre sonra istifa ederek BM Kalkınma Programı Başkanı olur.
Kemal Derviş’in YTP’den ayrılması, temel taşlardan birinin sökülme etkisini yapmıştır.
Anketlerin tek başına iktidar olacağını gösterdiği YTP, seçimde sadece yüzde 1.15 oy alır.
…………….
Kemal Derviş Amerika’ya gitmeden önce YTP’nin tüzük ve programını hazırlayan Metin Şahin’le konuşmuştu.
“Tüzük ve programla mutabık kaldığını, dönüşünde birkaç değişikliği konuşabileceklerini” söylemişti.
Peki Amerika’da ne oldu da ansızın karar değiştirdi ve CHP’ye geçti?
“YTP iktidar ve İsmail Cem Başbakan olursa, ABD’nin Irak’a kuzeyden yani Türkiye üzerinden girmesine izin vermez” hesabıyla mı “Derviş taşıyla satranç oyunu değiştirildi?”
Bu spekülasyon hep yapıldı.
Ama elbette kanıtı olmayan bir düşünce cimnastiği.
Derviş, TV programımda konuğum oldu, dost davetlerinde bir araya geldik. Uzun uzun konuştuk.
Üzerimde vatansever bir izlenim bırakmıştır.
Tekrar Allah’tan rahmet diliyorum.